Şimdi ister poponun altına bir minder al ister alma, bağdaş kur ya da bacaklarının altına dizlerini kıvırarak otur istersen lotus yap nasıl yapıyorsan ve ellerini kalbinin önünde birleştir, gözlerini kapat ve bir süre sadece nefesinin sesini duymayı dene.
_içeride neler oluyor ?_
Nisan başında “hadi bakalım” diye başladım Yogatime Nisan ayı Bahar Detoksu paylaşımına ve sonunu getirebileceğimi hiç düşünmüyordum. Şimdi sona geldiğimde aynen aşağıdaki fotoğraftaki gibiyim. Bu fotoğrafın bir önemi var: uzun bir süredir el bileklerimin rahatsızlığı yüzünden yapamadığım ( hala omuzumdaki sıkıntıdan birazcık zorlandığım ) bu pozu ve hatta başka birkaç pozu daha yapabiliyorum ve bu beni bir çocuk kadar mutlu ediyor : iyileşiyorum!
Herşeyden önce ÇOK EĞLENDİM ve EĞLENDİK katılan güzel dostlarla.
Kendime geldiğim, silkelendiğim mart ayının sonundaki detoks ve akabinde yogaya geri dönüş her güne bir yoga pozu paylaşımları ve ayın sonuna gelirken vinyasa kraliçem Nicole’ün derslerine tekrardan girebilecek gücü bulabilmiş olmam motivasyonumu çok arttırdı ve 30 gündür yaptığım her pozda çevremdekileri içine katmak, bir çok kişinin yogaya başladığını görmek, buna sebep olmak ne kadar güzeldi. _Nicole kim dersen bi buraya bi de buraya tıklayıver hatta geçmiş yıllarda derslerinde yaptığım çekimleri de görmek isteyebilirsin belki Burada ve Burada)
Eskiden yoga “o ne öyle sadece oturularak yapılıyor çok yavaş bana göre değil”ciler ile etiketlenirken son zamanlarda paylaşılan son derece estetik bir o kadar zor görünen pozlar ile “oyy anam ben bunları yapamam ki” diye etiketlenmeye başladı. Belki de sırf bu algıyı dönüştürebilmekti amacım: senin yogan senin yogan!
Yoga demek olduğun yerde durmak demek değil ve oysa hatta aslında: sabitlikte güç vardır!
ve yoga demek akrobasi yapmak demek de değil.
Bedeninin izin verdiği kadarıyla, kendini kıyaslamadan, yan mattakinin ne yaptığına göz ucuyla bakmadan yapabildiğin kadarı senin yogan. Yoga senin kilonla, esnekliğinle, gücünle ilgilenmiyor demiştim ilk paylaşımlarımda ve “kendi sınırlarına saygı duymayı öğrendiğinde başkalarının sınırlarına saygı duymayı becerebileceksin” diye de eklemiştim Deniz’imin derslerinden bana kalan kelimeler ile. İşte bu instagram paylaşımını yapmaya aslında tam da bu nedenler ile karar verdim.
Yoga yap : güzel oluyor!
ve şimdi oturmuş gözlerim kapalı içime bakarken şunları // ve elbette daha fazlasını // görüyorum:
Bir süredir kendi içimde aradığım dengeyi bedenimin terapisi ile yakalamayı deneyimledim. Bol bol twist pozlar ile kış boyu içimde sıkışmış tüm gereksiz enerjileri, yargıları, beklentileri, sahiplenmeleri dışarı attım _umarım ve dilerim sen de öyle_
Bu sürecin içerisinde bir çok takipçi kaybettim ve öğrendim ki hayatında yenilere yer açabilmek için giden her ne ise “kaybetmek” değil bunun adı.
Eskiyi bırakmak yeniyi taşıyor sana, kaybetmek bir noktada “kazanıma” dönüşüyor. Oturup kurban rolümü üsteleneceksin yoksa yaşamının baş rolünü mü kapacaksın? Senin nerede durup baktığına bağlı. 2010 yılında ilk yogatime ile tanışmam üzerinden geçen 5 senede bazen durdum bazen çok yürüdüm bu yolda ve durup baktığım yerde niyetlerim var elbette ama “an” da olmayı öğrenme çabam daha büyük.
Bir düşüş içerisindeyken _uzunca bir süredir_ tüm bu dönüşümlerin girdabında kaybolmaya yüz tutmuşken ve bu kaybomuşluk yaşamıma ve hiç istemeden oğluma etki etmişken birden çok önemli bir dal tuttum: kendimi! Bugüne kadar hiç yapmamış olmanın şaşkınlığını yaşadım bir süre. Birine ya da bir şeye yapışmak yerine kendine sarılmak, kendini merkeze koyabilmek ama kendine bile yapışmadan bunu yapabilmek ve anlamak teorik olarak benim için bunca zaman almış. “Bir terapiste mi gitsem” diye düşünürken kendi terapimin kendi içimde var olduğunu keşfetmek, bunun için bedenime ve bedenime taşıyana zarif davranmak, güvenmek ve bazen planlar yapmadan akışına bırakmayı becerebilmekmiş düşünmem gereken; öğrendim!
Öğrenirken can kırıklarıyla doluyorsun ancak tedavisi sende!
Yogaya geri döndüğümün ikinci haftasında Deniz’e dedim ki : “ ne kadar kolay adapte oldum ben bile şaşırdım zorlanacağımı düşünmüştüm ama su gibi gidiyor” Deniz bana döndü ve “bedenin hazırmış seni bekliyormuş”
Bu cevap bana dağın tepesinde kayaya oturmuş ve uzaklara dalmış bir kızılderili hikayesini hatırlattı. Bir müddet kızılderiliyi seyreden adamın sonra dayanamayıp yanına gidip “Burada oturmuş napıyorsun?” diye sormasını ve Kızılderili’nin cevabının : “Çok hızlı ilerledim ruhumun bana yetişmesini bekliyorum, ruhum geride kaldı.” olmasını.
Ve evet çok hızlı yaşıyoruz, sorumluluklarımız, önceliklerimiz, aslında yapmak istediğimiz ama altında ezildiğimiz yüklerimizle yapamadıklarımız, tüm bu yoğunluğun içerisinde debelenerek kendimize daha çok eziyet ettiğimiz doğrudur.
Peki tüm bu yoğunluğun içerisinde sakin ve sabit kalabilmek mümkün mü ? // sabitlikte güç vardı hatırladın mı? //
önceliklerimizin ilk sırasına kendimizi yerleştirmek peki ?
İşte 1 aydır içinde dolandığım ve dengesini bumaya çalıştığım konular biraz bunlar.
Bir ay daha yapsam mı diyorum ama herşey başlar ve biter zamanı geldiğinde. Şimdi tüm bu öğretinin içime sinmesi, hazmetmek ve teoriden pratiğe dönüştürmek zamanı.
Bugünün pozu ॐ NAMASTE ॐ
Çok değerli annelerimden Mina, yaptığımız hamile çekiminde bu poz için bana eşlik etti. Özellikle bir anne adayı ile yapmak istediğim bu poz için hayat bana hediyesini sundu diyelim. Annelere çok şey borçluyum, yolculuğum sırasında işim gereği onlarla yaşadıklarım, deneyimlediklerim çok büyük birer öğreti oldular.
Yaşamıma gelen ve giden, bana ayna tutan herkes ve her olay için şükürler olsun.
Şükretmek ne kadar güzel .. denesene..
Günün şarkısı Man O Tu yani SEN VE BEN.
Sen ve ben BİR’iz.
ॐ
Nu – MAN O TO
saadet zamanı: avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben
endamımız çift, sûretimiz çift, rûhumuz tek, sen ve ben
bulandıran palavralardan âzâde, gamsız bir keyif, sen ve ben
sen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden
Mevlana
the pleasant moment of sitting in front of the door, me and you.
with two figures and two faces, with one life, me and you.
joyful and careless, free from distracting myths, me and you.
me and you, without us (ego), gather because of virtu (love)
Rumi
khonak an dam ke neshinim dar eyvan, man o to
be do naghsho be do soorat, be yeki jan, man o to
khosh o faregh ze khorafat-e-parishan, man o to
man o to, bi man o to, jam’ shavim az sar-e-zogh
ve işte 30 gün
Comments(4)
Ayça Oğuş (@AycaOgus) says:
30 Nisan 2015 at 09:10ॐ NAMASTE ॐ – http://t.co/8UxxWy9XIB
Taner says:
30 Nisan 2015 at 10:05Hayatımıza anlam, değer katmak için yaşıyoruz çoğu zaman. Bunun en güzel yollarından biri de bu şekilde bedensel ve ruhsal şifa bulmaya çalışmak olsa gerek. Daha niceleri olsun, tebrikler. Namaste!
Damla says:
5 Mayıs 2015 at 17:23Ne güzel mesajlar var yazının içinde 🙂 sizin verdiğiniz enerjiyi çok seviyorum ben ♥
Kucak dolusu sevgiler.. 🙂
Damla
Ayça Oğuş says:
6 Mayıs 2015 at 22:33Teşekkür ederim Damla 🙂 ben d seni seviyorum ♥