need a car.. it’s already autumn niye ingilizceyse ya..
ormana gidesim var
nefes alasım var
uzun kahvaltılar sonrası yürüyüp eve per perişan ama mutlu dönesim var..
ama arabamız yok!!kimbilir ne zaman hangi bahara çıkacak kaportadan!!
ve nedense arabalı arkadaşlarımız da ortada yok!!!- evet sitemkar bir gizli olmayan açık mesajdır bu–
orman uzak..
hafta sonları uzak..
ben uzak… herşey uzak sanki son günlerde!!
oradan oraya arabasız koşturmak ÇOK ZOR!! saatelerim yollarda heba oluyor.
İki sabah önce 74 kilo olduğumu, geçen seneki zaten şişko halimle giydiğim pantolona bu sene hiç sığmadığımı gördüğüm için günlerce ağzıma lokma sokmayasım, gidip popoma akupunktur iğnelerini yemekten zevk alasım var.
Oğlumun yanında ağzımdan çıkanı kulağım duyması gerekliliğini anlayasım var. Pantolona girmeyince yatağın kenarına çöküp ağlamaya başladığımda Erin neden ağladığımı sorduğunda, ben ağzımdan “şişko olmuşum annecim ona üzüldüm” dediğimde.. hay nerden dedim.. o sabah babaannede kahvaltısını ederken aslında tam da doyduğu bir anda” anne şişko oldu ağladı ben yemek yemiycem” gibi bir dönüşüme sebep olduğum için, bundan sonra daha dikkat edesim var.. bu saçma veriyi beynine soktuğum için kendime deli gibi kızasım var!!!
Kendime kızmadan kendimle barışasım, bu sebeple yollarda gidip gelirken iphonedan Nil Gün dinleyesim ve o yavaş sakin sese katlanasım ve belki aydınlanasım var.
Bu bloga sıkça yazasım, uzak kaldıkça yakınlaşasım , bu bloga yazmak için aktivite yapmalara ihtiyacım var.
Ama yine de bazen kısa yazasım;
hatta gidip uyuyasım var..
çünkü saat 1 e 1 var!!
bunlar da hafta sonu çektiğim etkinlikten bir kaç kare
Yorumlar (21)
songül :
30 Eylül 2009 | 09:31amaaaan kızma kendine,
doğru diildi belki bu yaptığın ama doğruların çooook daha çok.
hem efcan de herşeyi hemen kapıyor birde kullanıyor.
örn verim rahatlarsın belki: trafikte kızıyorum, çok çok kızıyorum dayanamayıp bir küfür savuruyorum…
efcan: -anne neden ?!? dedin?
ben: – aaa oyle mi dedim? hay allah yanlışlıkla her halde…
efcan: – anne bak o ?!? orda
ben: – ya efe ben yanlışlıkla dedim sen deme oyle. afedersin inan ki bu guzel bi si diil ben bi daha demicem zaten. hem sen de artık deme.
efcan: hmmm
eve giriyoruz, dakka 1 gol 1:
efe: baba, ?!? vardı anne ona ?!? dedi.
…
ve efcan kızdığında hala ?!?’yı kullanıyor. kasa sırasında, çocuklarla kavga ettiğinde, trafikte canı istediğinde…
kilo meselesinde kim kime akıl verebilir ki? zaten birde psikolojik boyutu da var. yemek annemiz ile özdeşleşirmiş. buna şimdi kim ne aklı verebilir sana. birde ben bu halimle de mutluyum vallahi. arada “aaa hamilemisin?” demeselerdi iyi olurdu ama ne yapayım diyorlar… ki ben her gün 1km yüzüyorum.
rahatsız oluyorsan az da yiyemiyorsan hareketlerini arttirmalı, uzun yoldan gitmeli, ekmeği almaya diğer fırına kadar yürümeli…
resimlerin yine çok güzel, baktırıyorlar.
optum sizi 🙂
hülya :
30 Eylül 2009 | 11:45kilo veremiyorsun diye mi ağladın? oy kıyamam.. ben de veremiyorum, her allahın günü de makarna, kinder çikolata falan tıkınıp kilo verme umuduyla yaşıyorum. sonbahardandır o hüzün. bir de hakkaten pek hoş görünüyorsun, istersen 84 kilo ol:))
Güneş :
30 Eylül 2009 | 12:32Var da var benim de var :=)
Mesela şu aralar çok sıkıntı çektiren makinem yerine güzel çekimler yapabileceğim ama çoook uçuk fiyatı olmayan bir makina alasım var, ne dersin Ayça, Ne olabilir kii, bakarmısın bana, şimdi bu yorumu cevaplayasında var mı? :=)
derya :
30 Eylül 2009 | 14:28merhaba ayça öncelikle artık eskisi gibi daha sık yazmanı erinden haber vermeni rica ediyorum.hayatın eskisi gibi değil ama olsun:)
bazen geliyor insana karamsarlık. hele de kilo alınca herşeyi yakasın yıkasın kendini mezara sokası geliyor insanın.
fotoğraflar çok güzelde ben birşeye takıldım.
hani şu bankta üzerini kartonla örtüp uyuyan kız çocuğu varya o’na .
o’mu içmiş o birayı.
ben hiç alışkın değilim böyle görüntülere.
çok çok üzüldüm.insan anne olunca daha farklı bakıyor hayata.
allahım lütfen hiç bir çocuk yuvasız, annesiz ,ailesiz kalmasın.
şu anda ne yazacağımı bilemedim.o fotoyu görünce.
AyçA :
30 Eylül 2009 | 14:53Derya selam .. vallahi vakit kalmıyor aslında çok şey de olmuyor eskisi gibi yazacak :=) mesela bugün doktor değişimi yaşadım yine onu yazacağım ama ne zaman ?? bakalım bu hafta içinde.. O bankta uyuyan bir çocuk değil bir adam ve evet bira onun olmalı :=)))bir de kız değil erkek ama demek ki kız çocuğu gibi görünüyor 🙁
Güneş cevaplayasım var evet :=)) bütçen ne ona göre konuşalım mail ile yazarsan yardımcı olmaya çalışacağım
Hülya kilo veremiyorum diye değil veremediğim gibi alış hızımın artmış olması biraz da yorgunluktan gelen sinir zayıflaması diyelim anlık bir çöküş :=)) sonbahar benim için hüzün değildir pek en sevdiğim ve en çok nefes alabildiğim mevsimdir çiçek açar içim böyle ilk baharmışçasına.. :=) hüzün değil de kendime kızmak iradesizliğime kızmak çoğunlukla. Bugünkü doktor görüşmesinden sonra iyice toparlandım galiba.. 84 mü!!:D hahah teşekkür ederek iltifat olarak alacağım bu dediğini ama 84 fena bi sayı !!
Songül evet herşeyi doğru yapma lüksümüz yok farkındayım ama böyle saçma bir yanlış da !!:=) komik oldu neyse ki devamı gelmedi bu arada.. teşekkürler ayrıca :=)
askin :
30 Eylül 2009 | 17:47:(( üzülme kizma be aycaaa! bak sen kizdikca daha kötü olur, insan daha gücsüzlesir vede cözebilemez meseleyi derler, ben degil bilir kisiler derler:) bak sana bi öneri yapabilirsin mi bilmiyorum amma, deniz yosunu sargisi! denedin mi dersen denemedim ancak bilimsel arastirmalarini okudum unide de yapildi, test edilen herkeste sonuc alinda. Orda hazir sargilari satilir mi bilmiyorum alip yollayabilirim ama denemek istersen.
Erin meselesinde de üzülme, o cok akilli bi cocuk, anlik etkilenmis olabilir ama bak bidaha gündeme gelmemis olmasi cok iyiye isaret. Sen de unut o unutmussa:) Kizma artik kendine.
Fotograflar harika!!! ben ne zaman cekebilcem böylesini:P ? Inlinescate lari frensiz mi kullaniyor bu deliler?!!! ben cok seviyorum ama frensiz asla kullanmam herhalde!
derya :
30 Eylül 2009 | 18:36🙂
evet ya, o bir çocuk değilmiş.hatta kız da değilmiş
kendimi alkışlıyorum yani 🙂
zaten çocuklara kızmıştım üstüne senin yazını da okuyunca gözlerim şeşi beş görmüş :):)
izgün :
30 Eylül 2009 | 20:59ne güzel yazmışsın Ayça,benimde yapmak istediğim ama iki çocuktan vakit bulamayıp yapamadığım o kadar çok şey var ki.
kilo konusunda rekor bende Denizin doğumundan sonra aldığım kiloları vermeye çalışıyorum ama veremiyorum ki zamanında 25 kiloyu veren ben değilmişim gibi
bugünlerde geçecek umut etmeye devam.
Çiçek :
30 Eylül 2009 | 21:45Canım,
Yazını demin okudum herzamanki gibi ifadelerin komik, içerik dramatik ama bir o kadar sempatik ve şekersinki.. Ayça’cım hemen Volkan’a okudum ve bu içerikle ilgili Volkan’dan Ayça’ya cevap 🙂
Bizim evin önünde araba var saçmalama istediğin zaman gel burdan al! ( Bu ciddi bir tekliftir evimizin yeri, tarafından bilinmektedir hatırlatmak istedik. )
Çiço & Volki
berna :
30 Eylül 2009 | 22:22ya ben sizi..
sizin etkinliklerinizi..
blogunuzu takip etmeyii..
ayçaya şunu da soruyum demeyii özledimm
esra :
1 Ekim 2009 | 13:58merhaba ayça
boşveeerrr dicem ama nasıl bilmiyorum..okuyunca kendim aklıma geldim çünkü unutmak üzereyim. bu satırları ankara havalimanından yazıyorum.. yarın trbazondayım. dün adanadaydım. ondan onceki gün izmir.. böle gidiyor.. kendimi unuttum.. kızımla ilgilenemiyorum. fotog. hiç ilgilenemiyorum. kafamı koydugum yerde uyuyorum.. galiba hepimiz benzer durumlardayız.. ama hayat öyle yada böyle devam ediyor.. herşeyi kontrol edemiyoruz.. ben bundan vazgeçmeye çalışıyorumm.. iyi geliyor..migrenim tuttu.. evde beni bekleyen fistik var ama benim günlerce uyuyasım var… var da var.. bence boşverelim herşeyi.. herşey olacağına varıyor nasılsa.. stres yapmaya gerek yok..
sevgiler..
dun akşam o kadar yorgun geldimki eve , mayaya bağırdum alyanın yanında.. korktu başladı ağlamaya.. kıyamadı mayaya.. üzüldüm çok ağladım.. çocuğun yanında bunu nsaıl yaparım diye.. ama insanım ve yorgunlouk tahamül sınırımı zorladı..anneyiz… ama sonuçtada insanız..
AyçA :
1 Ekim 2009 | 14:23Bazen böyle postlar yazarken kendimi çok da iyi hissetmiyorum çünkü sanki şikayet ediyor dırdırlanıyor gibi hissediyorum aslında öyle değil işin gerçeği :=))
Gelen yorumlar ile de görüyorum ki yalnız değilim, hepimiz anneyiz ve aynı şeyleri aşağı yukarı aynı zamanlarda yaşıyoruz. Bu da gerçekten büyük destek veriyor.
O yüzden teşekkürler hepinize..
Şimdi hepinize tek tek cevap yazamıyorum :=) bir doğumdan geldim e ayaklarım yerden kesik!!:=) tüm yorgunluklar bu sabah geride kaldı yeni bir bebeğin ilk çığlığında..
yüzümde ılık bir gülümseme var ve kapı posteri hazırlamaktayım büyük bir keyifle:=)
sinem :
1 Ekim 2009 | 14:04siz her halinizle guzelsiniz,gulusun yeter.
(bu arada Erine grip asisi yaptirmayi dusunuyor musunuz?ben kendime yaptiricam ama ogluma bilemedim yaptirsam mi yaptirmasam mi!!)
AyçA :
1 Ekim 2009 | 14:24Sinem öncelike teşekkürler :=)
Ben Erine grip aşısı hiç yaptımadığım gibi diğer aşılarını yaptırmayı da durdurdum . 6yaşına kadar kalan aşılarını olmayacak. O yaşa kadar geçirirse hastalıkları hafif atlatacağını ve kendi bağısıklığını kazanacağını düşünerek o yaştan sonra antikorlarına baktırarak gerekli olanları yaptıracağız.
Bu kişisel bir tercih bu arada :=)
sinem :
1 Ekim 2009 | 14:40buradaki doktorumuzda bana ayni cevabi verdi yani,isterseniz yapalim ama ben gerek duymuyorum cocugunuzun bagisiklik sistemi birakin kendi halletsin dedi(yani kisaca oyle demek istedi)ama sizi okurken aklima geliverdi bi sorum bakim Ayca ne yapicak diye;))
kis geldi yine hastaliklar baslicak yaz ne iyiydi.
tesekkurler.
AyçA :
1 Ekim 2009 | 14:53Ben vücudun kendi savaşını vermesinden yanayım bugünkü aklımla hiç bir aşısını yaptırmazdım. ama yapıldı bir kere en azından ikinci dozlarını yaptırmayacağız.
Hele ki grip..vücudun kendi başına halledebileceği bir şey diye düşünüyorum:=))
Aşıların içeriklerini araştırdığında şaşırıyorsun!!
Bahar :
1 Ekim 2009 | 16:17Hepimiz aynı şeyleri mi yaşıyoruz. Nedir bu kilolar, ne zaman verebileceğiz, ben de aynı sıkıntılar içerisindeyim 🙁
Grip aşısını ben de yaptırmayı düşünmüyorum, bunlarla başedebilirler.
Sermin :
2 Ekim 2009 | 17:26resimlerde cok zayıflamış görünüyordun ayça. hatta ben sana bunu birkaç kez söylediğimde sen hep üstten öyle görünüyor sen bir de altları gör demiştin. yüzünden hiç blli değil aslında. ama insan kendini mutlu hissettiği kiloda olmalı.
aslında sadece 2-3 aylık bir kendini sıkma mevzuuu. dişini sıkıp, kendini gaza getirip, spor ve dikat ederk yaşarsak hedefimize ulaşırız. çok kısa bir süre aslında ama irade işte. diyet değil de herşeyden yyip şu abur cuburu kesebilsek aslında en güzeli.
Papatya Papadopoulos :
5 Ekim 2009 | 23:37Çocukların ne kadar çok büyüyebilmek için o kadar çok (ve çeşitli şeyler) yemeleri gerektiğini hep söylüyorum kızıma ben de.. Erin de yemeğini birazcık fazla yerse, annesi gibi mutsuz olacağından korktu garibim ama anne artık büyümüyor ki.. o yüzden büyükler biraz daha dikkat etmeli. Küçüklerin fazla yedikleri olsa olsa fazla enerji olur 🙂 da biz büyüklerin fazla yedikleri kilo olarak yanımıza kar kalıyor ne yazık ki 🙂 Yasımız ilerledikçe daha da kolay alıyor, daha da geç verebiliyoruz…
Arabasızlığa gelince… İstanbul olmasaydı yaşadığın yer, bisiklet bir çözüm diyecektim 🙂 Hem spor yapmış olursun hem de çevreye egzoz yaymazsın. Ama şehir İstanbulsa… o trafikte, o mesafeleri gözüm almazdı benim de.
İşte bu durumda, Bozcaada’da yaşamak VAR! 😉
sevgiler
Açalya :
6 Ekim 2009 | 08:17yorumlari okudum da, hangi doktorla gorustukten sonra kendini iyi hissettin orayi kacirdim. Senin kalcalarda, benim gobekte…ben basliyorum fitness`a haberin ola.
esin :
6 Ekim 2009 | 14:17Ayçacım,hiiiç üzülme illa barbie bebek kıvamında olmamız gerekmiyor.Sen böyle de güzelsin.