Nice seçimi aslında biraz Barcelona’ya ulaşmak için bir ara durak olmasıydı. Nice yaz olmadıktan sonra ne anlama sahip olabilirdi ki diye düşünüyorum ve hala daha öyle düşünüyorum. Denize giremedikten sonra o turkuazın acayip tonuna uzaktan bakmak ciğerci kedisi gibi hissettirdi. Masmavi denize bakarken boğazımıza kadar kapalı olmak iç açıcı değildi.
Yolculuk Mestre tren istasyonundan başladı. İlk aktarma Milano merkez istasyonaydı. Diğer tren ile arasında yaklaşık 1 saat olmasından dolayı istasyondan ayrılmadık. Milano’dan bindiğimiz trende bir kompartımanda bir anne ve kızıyla yolculuk ettik. Anne ve kız annemle kardeşimi anımsattı bana :=)
Yollarda insanlarla sohbet etmek pek harika ama onlar tek kelime etmediler. Bir kaç kere İtalyanca olarak ( italyanlardı çünkü) iletişime geçtim ama oralı olmadılar ben de örgüme takıldım. Erin her tren yolculuğunda olduğu gibi ya dizi izledi ya minecraft ile çizimler yaptı. İnternet olmadığı için bundan ileri gidemedi tabii ki.
Kutlamalar kutlamalar
Fransa sınırına girerken doğum günü süprizim
Nice’ ulaşmak için Ventimiglia’da inmemiz ve başka bir trene binmemiz gerekiyordu ama bu trenin rezervasyonu yoktu elimizdeki interrail biletiyle binecektik fakat tren gecikince binmemiz gerekeni kaçırınca gece 12 deki trene kaldık. 10.30 da istasyon kapanıyor ve belki bilirsin tren istasyonları geceleri pek ürkütücü! Bizimle birlikte tek başına seyahat eden Polonyalı bir kızcağız da kaldı istasyonda. Evini tuttuğumuz kişiye ulaşamıyorum çünkü internet yok! Telefon hattımı açtım ve adamı aradım. Gece yarısı geleceğimiz söyledim, sorun yok dedi. Gece yarısı 1 e doğru Nice sokaklarında elimizde telefon sırtımızda çantalar yorgunluktan bitap bir şekilde tuttuğumuz evi arıyorduk ki atom karınca gibi motoruyla biri geldi bizi aldı eviniz aha da burası dedi! Kulübe olsa yatacakken o akşam yorgunluktan bu küçük odayı görünce pek mutlu oldum. Mutfak malzemelerinin yağlı yağlı olması dışında evde başka bir sorun yoktu, ranza ve piyano en önemlisi bir bilgisayar olması hoş bir süpriz olmuştu ama o da neydi! Alpay’ın bilgisayarını tamir etmek için önce evdeki bilgisayarı tamir etmesi gerekti tabii ki de! Yine de bilgisayarını tamir edemeden ayrılacaktı Nice’den.
Ertesi sabah ben erkenden döktüm kendimi sokağa. Zaten avuç içi kadar yer. İstasyonun karşısından ekmek ve kruvasanları kaptım, marketten kahvaltılıkları aldım. Zira Fransızlara ve İtalyanlara kalınca kahvaltı biz Türkler için azap. Evde mis gibi yumurtamızı kırıp tabii tencere tavaları puripak temizledikten sonra kendimizi sokaklara attık. Hava olduka güneşli ama hafif serindi. Sahile kadar yürüdük. O harika denizi seyrettik ve sonra kocaman bir park keşfettik.
Herkesin öğlen arasında gelip, yemeklerini yediği oturduğu her yaş seviyesi için ayrı ayrı oyun alanlarının olduğu muazzam parkta saatlerimizi geçirdik. Evde hazırladığımız yine peynir ekmek sandiviçlerimizi tükettik. Bu jambon/formaj formatı dönüşte 2 beden artı olarak bize geri dönüşü yaptı tabii ki ama yoldayken nohut pilav bulmak diye bir şansın olmuyor.
Bütün gün avare avere dolandık tabii arada gideceğimiz rotayı belirleyip biletlerimizi aldık. İstikamet Barcelona! Ertesi sabah erkenden döküleceğiz yollara.
Nice için daha fazla bir zaman ayırmak çok gerekli değildi dediğim gibi yaz mevsimi değil. Eski şehir denilen alan çok keyifli. Dar küçük sokaklar arasında dolaşmak kaybolmak yine kişisel olarak Fransa’nın güneyinden çok da keyif aldığımı söylemeyeceğim bu gezinin sonunda! Planlarımız dahilinde olmasa da Fransa’nın çok büyük bir bölümünü gezmiş ve aşağı yukarı fikir sahibi olacağız bittiğinde 😉
Ah bu arada şunu fark ettik Nice’de her köşe başında bir kuaför var ! Herkes sürekli saç yaptırıyor. Zenginlik de başa bela gibi geldi!
Bu fotoğrafı çok seviyorum. Parkta uzun uzun oturup yemeğimizi yerken kuşlar da bize eşlik etti. Elimizden beslendiler. Günü tamamladıktan sonra evimizde dinlendik ve Alpay sürekli bilgisayarını tamir etmekle uğraştı ve edemedi!
Sabah erkenden güneşi de arkamıza alarak Fransa’dan ayrılıp İspanya’ya doğru yola çıktık. İspanya sonrası için ne yapacağımıza karar vermemiştik. Portekiz diyip dursak da o bölgeye giden trenler ve yolları meşakatli görünüyordu bir yandan yukarı tekrar Fransaya’ya doğru çıkıp Beste ve ailesini ziyaret etmek istiyorduk ama soğuklar sert bir şekilde geleceğini haber ediyordu. Barcelona’ya bir ulaşalım bakarız dedik. Nice bizim için bir geçiş şehriydi uzatmadan ayrıldık.
Gare de Nice
Barcelona’da görüşmek üzere