Biraz dinlenmeyi kendi gözümde hak ettiğimi düşünüyorum..
Yoğun geçen bir kış, hızlı tempoda bir yaz ..artık biraz mola..
“anneee kulübe gel sana nasıl yüzdüğümü göstereceğim” dediğinde kalbimde sızı ile bilgisayarın başına döndüğüm günden beri tatilde elimi sadece “tatil güncesi” yazmak üzere bilgisayara süreceğim konusunda telkin ediyorum.
Ancak işin en güzeli ve nasıl oluyorsa, yüzmeyi kim öğretti sana diye sorduklarında ” annneeemmm” diye cevap veriyor olması 🙂 Eh bi nevi ben öğrettim 😛 Yüzücülük var ya.. 😛
Bu kadar yoğunum diye oğlumun fotoğraflarını çekmiyor değilim .. lütfen! 🙂 Eskisi kadar değil çünkü O da artık sevmiyor cık cık cık karşısında deklanşör sesini kanımca. Bu fotoğraflar Galatasaray Kulübünde çekildi.. Bu yazın içimi sızlatan tek mekanı. 4 yaşında giridiğim o kulüpten 18 yaşında çıkıp bir daha da ayak basmamıştım taa ki annem Erin’i alıp oraya götürene kadar.
Bir pazar günü ben de çekim sonrası yanlarına katıldım. Oyy!! Herkes tanıdık ama herkes büyümüş. Şimdi diyorum kendi kendime, Zeynep Abla derdim küçükken de artık ne demeliyim? Zeynep hala benim abla dediğim gibi duruyor karşımda, hoş 8 yaşında kızı var eh ben de 35 yaşa merdiven dayadım. Teyze diyecek halim yok, abla da denmez.. e Oğuz abi? ne diyeyim ki ? Gözleri bakıyor bana bazılarının sanki “baban” der gibi.. kalbime iniyor o bakışlar. Barda otururken bir amca, adını bilemedim sonunda soruyor ” sen gümrükçünün kızı değil miydin? nerede baban?” cevap veremeden gözlerimden anlıyor, yaşları akıyor gözlerinden ani bir hızla, kafamı çeviriyorum görmesin kimse benim de ağladığımı diye.. koskoca adam karşımda hüngür hüngür ağlıyor gitmek istemedim o kulübe hiç bir kere daha ama kısmette oğlumu götürmek varmış. Sıpa çok da sevdi orayı! Aile Diziminden önce olsaydı domuz gibi bakardım o gözlere, sözlere ama öyle değil artık: büyüdüm, kabullendim, babamı daha çok anlar hatta onu sevdiğimi dilime koyabilir oldum.
Nereden geldim ki buraya ? Fotoğraflar diyordum.. kulüpte çektim işte ..oradan geldim..
Bu kış başında çok güzel düzene girmişti her şey, 8 kilo verdim.. verdim de 3 kilosunu geri aldım. Her akşam düzenli yoga derslerime devam ederken haftada bir gidebilmeye başladım.. enerjimi kaybettim sanki. Biraz hüzünlü, biraz yorgun, biraz düşük tempoda yaşayan biri vardı içimde. Bunun aksine dışımda o kadar enerji yüklüydüm ki ben bile kendime şaşırdım. Hepsi bir arada olamıyor galiba ya da ben enerjileri eşit dağıtmayı bilmiyorum ve öğrenmek için hayat bana fırsatlar sunuyor. Son bir aydır o kadar gergindim ki her şeyin fazla geldiği o anlar ..işte o anları çok sık yaşadım. İşte böyle.. içim sıkkındı.. yazamadım..canım paylaşmak istemedi hoş paylaşacak bir şey de yapmadığımı fark ettim.
Şimdi sen bu satırları okurken ben umuyorum yola çıkmış ve yeni sezona hazırlanabilmek için enerji topluyor olacağım Ege’nin serinliklerinde. Bol bol oğlumun nasıl yüzdüğünü seyredip kumdan kaleler yapacağım sonra ayaklarımızla yıkıp yine yapacağız. “yeter artık bu sene Gelibolu istemiyorum sıkıldım” diye hayıflandığım o haftaları nasıl sileceğim bilmiyorum koca kişimin aklından ama bugün düşündüm de Gelibolu’yu özledim 🙂 Tatilin bir kaç gününü de orada kayın annem ve babamla paylaşabilmeyi arka bahçede belki mangal yapabilmeyi düşlüyorum. Rüzgarını özlediğimin toprağı: Bozcaada! elbet bir gün yuvam olacaksın!
Tatilden haberler vermeye devam edeceğim yanıma VINN almayı ihmal etmiyorum ancak sözüm söz sadece bloguma uğrayıp bir kaç kelam edeceğim.. Şimdiden söyleyeyim herhangi bir şekilde herhangi bir sosyal medyaya dahil olmayacağım! Küçük bir makine alıp yanıma bol bol fotoğraf çekeceğim döndüğümde de “2001 yazı” diye bir albüm hazırlayacağım hatta bu kış yapılacak işler listesine geçen senelerin albümlerini hazırlamak konusunda bir de madde ekleyeceğim. Bu arada aldığım o fazladan 3 kiloyu da kızgın kumlardan serin sulara bırakıp döneceğim..
Voleybol oynamayı öğrenirken! 🙂
Comments(2)
hatice says:
15 Ağustos 2011 at 17:40güzel bir tatil geçirmeniz dileğiyle oğlunuzla ailenizle.size iyi gelecektir yorucu günlerden sonra ee bide erin gibi tatlı oğluşunuzda olunca tatil hiç bitmesin isteyeceksiniz eminim…bu arada eğer o 3 kiloyu orda kızgın kumlardan denize salabilirseniz ne mutlu size,çünkü ben de o düşünceyle gitmiştim tatile tam aksine fazlasıyla aldımda geldim.:))
Ayça Oğuş says:
16 Ağustos 2011 at 00:28teşekkür ederim.. 🙂
sanırım açık büfe falan olmayacağı için kendimi kontrol etmem daha kolay olabilir bakalım umarım hayal ettiğim gibi olur 😉