Geçenlerde telefonum düşüp kırıldığında birden panikledim öncelikle yeni bir telefon almanın nakit ve vakit maliyeti için ve içten içe “tanrım online olamayacağım bir süre!” diye düşündüğüm için.
Üzerine uzun uzun düşündüm o geçenlerden beri..herşeyim(iz) internet olmuş ve bağımlılık düzeyinde yaşıyoruz. Kendi adıma konuşayım: ben bir bağımlıyım!
Ne farkı var sigara tiryakisinin her sabah aldığı paketten? Sigara ciğerleri bu illet de beyni yok ediyor!! Bunun için terapi oluğunu duyduğumda şaşırmıştım ama evet bu bir bağımlılık!
vefekat
artık
çok
sıkıldım.. hem de çok..
twitera bak, facebooka bak, status güncelle, kim nerede ne yapıyor onu oku, ne yaptığını yaz, yorum yaz blog güncelle, üç beş tane e-posta kontrol et…
noooluyoruz yahu ? !! bu çılgınlık da nesi! İnsanlar neredeyse tuvalete girdiklerini dahi yazacaklar (ben dahil! )
eskiden bir tek evim vardı : bu sayfa.. ne olsa burada yazardım, yazdığım yazının altına gelen yorumlarla paylaşırdık. Şimdilerde buraya yazdığım yazıların bile yorumları facebook ta twiterda ! Bir cümle ile anlatmak istediklerimizi status kutucuklarına sığdırıyoruz. Facebook sanki büyük bir market bizler küçük bakkallarız ve biz o marketi besliyoruz! Yakında nasıl olsa herkes oradan katılıyor yayına diyerek bu blogları da bırakacağız..oysa burası benim EVİM yahu! Facebook da kim oluyor ?
Sonra Burcunun Sadeleşmek yazısını okudum geçenlerde. O zamandan beri düşünüyorum. Ne çok uyaran var gün içerisinde beynimizi! Çalışmak bile o uyaranları takip etmeler arasına sıkışıyor. 5 fotoğraf editle dön twitera bak, 3 fotoğraf editle dön maillere bak!
Google arama kelimeleri içerisinde en son ” erin oğuş facebook” anahtar kelimelerini görünce beynim uyuştu!
Hayır benim oğlumun kendisi açmak isteyene kadar herhangi bir sanal kimliği yoktur! Ve kendisi de mümkün olduğu kadar geç bu işle tanışmalıdır!
Bitti.
Bu sabah uyandım ve telefonumu sadece ulaşılabilmek için kullanma
Tüm güncelerimi, tecrübeleri, tavsiyeleri tekrar eskisi gibi blogumda yazma
Maillerimi gün içerisinde belirli zamanlarda takip etme
Twiter hesabını ortadan kaldırma
kararı aldım.
Facebook hesabım bir süredir özel hesabım olarak değil de iş hesabım olarak kullanılıyor tarafımdan, buna ek olarak bir de iş sayfası olarak kullandığım yer var.
Bundan gayrı tek yerim blogumdur!
İş için kullandığım sayfamdır!
Oyun grupları ve Kampa gidelim mi baba sayfaları aktiftir ve bunların facebook sayfaları da.
Aşağıda son durumun listesi var
mail adresim: info@aycaogus.com tek kontrol ettiğim hesabım bu.
www.pi.web.tr ( buna bağlı herhangi bir facebook/ twiter sayfası/hesabı yoktur)
Yazıları takip edebilmek için abone de olabilirsiniz
www.aycaogus.com
http://www.facebook.com/DogumFotograflariAycaOgus
www.benimleoynarmisinanne.com
http://www.facebook.com/oyungrubu
www.kampagidelimmmibaba.com
http://www.facebook.com/pages/Kampa-Gidelim-mi-Baba/193150590724984
bunun haricinde beynim artık rahatlamak bilgi akışını yavaşlatmak istiyor!
Özel hayatıma geri dönmek istiyor!
Akşam oldu mu bilgisayara bakmamak ya da sadece iş yapmak için bakmak istiyor!
Kitap okumayı özlüyorum arkadaş ben! Boş kaldığım her an elimde telefon!!
Hoşçakal sosyal medya! Seni özlemeyeceğim.. çok ciddiyim!
Yorumlar (18)
Bernacan :
12 Nisan 2011 | 09:56Ben yazılım sektörüde çalışıyor olmama rağmen yıllardır ısrarla evime internet almıyorum. Tek sebebim var: evde bilgisayar başında vakit geçirmek istemiyorum. Aynı sebeple, telefonum da acil durumlar dışında internet bağlantısı için kullanılmıyor hiçbir zaman. Böyle çok rahatım walla. Ve sanırım ben her türlü bağımlılığa karşıyım 😆
Ayça Oğuş :
12 Nisan 2011 | 10:12Ben de yeni ofise geçtiğimizde işi orada bırakmak için çaba harcayacağım.. benim işimin saati olmadığı için ne kadar becerebileceğimi bilmiyorum ..ama deneyeceğim 🙂
Sıla :
12 Nisan 2011 | 12:08evet evet evet!!! çok haklısın! İşler bağımlılık noktasına geldiğinde dönüp bir geriye bakmak gerekiyor. O yokken neler yapardın diye bir düşünmek gerekiyor çok da zor değil! ben internetin başında 1 saatten fazla oturmuyorum çünkü 1 saatin sonunda her şey anlamsızlaşmaya ve içi boşalmaya başlıyor ve hiç başından kalkmadan aynı facebook ekranına bir aşağı bir yukarı yüz kez bakıyorsunuz. ayrıca televizyon da bir bağımlılık. bizim yaklaşık 2 aydır uydumuz bozuk ama o kadar mutluyuz ki bu durumdan! evde akşamları televizyon açılmadığı için çok daha huzurluyuz. gerçekten dinlendiğimizi hissediyoruz! her türlü bağımlılıkla savaşmak gerekir hele de bizi kendi başıma bırakmayan düşünmemize izin vermeyen bağımlılıklardan…sevgiyle…
Ayça Oğuş :
12 Nisan 2011 | 12:12bir dur demek lazım 🙂
tv bizde de akşamları açılıyor ya da özellikle bir film seyredilecekse.. haber belgesel falan güzel gerisine bakamıyorum zaten .. haber de pek bakılası değil ya..:)
selda :
12 Nisan 2011 | 12:52bende çok sıkılıyorum herşeyin sanal olmasından gündüz hariç akşamları zaten bilgisayarın yüzünü bile görmüyorum.
eskisi gibi yılnbaşında bayramlarda kart yazmak istiyorum,çocuklar eskisi gibi kütüphaneye gidip kitap kokusu duyarak araştırma yapsun istiyorum,insanlar haberleri gazetelerden öğrensin diye bekliyorum.
sanırım iletişim çağı dedikleri artık bizi boğuyor
çiğdemm :
12 Nisan 2011 | 20:40Aynen öyle! Evimde ben de öyleyim. Çılgınlar gibi hangi birini takip edeceğim şaşırıyorum. Aslında takip edemiyorum, oğlumla vakit geçirmek adına.. O zaman da bir şeyleri eksik yapıyormuşum gibi geliyor ve agresifleşiyorum 🙁
Anneme gidince ( Riva’da yaşıyor ve internet bağlantısı yok), 2 hafta kadar herşeyden uzak kalınca herşey o kadar güzelleşiyor ki.. Rahatlıyorum bir kere.. Takip edemediklerim yüzünden oluşan sinirim geçiyor 🙂
Evime dönünce 1-2 hafta netsiz devam edebiliyorum, sonra bir bakmışım yine esir olmuşum bu sosyal ağlara 🙁
Cuma gidiyorum netsiz hayata 🙂 Umarım gelince bağımlı olmam yine :/
Gülfer :
12 Nisan 2011 | 21:04Ayça’cığım selam,
Benzer sebeplerle facebook hesabımı kapattım birkaç ay önce. Bloga da yazasım yoktu, ara verdim. Akşamları artık hiç zaman harcamıyorum internette. Nefis oldu bence. Bir de kocamı şu ekşi sözlükten kurtarırsam tamamdır. Sana sadelikler, güzellikler dilerim şekerim 🙂
Zeynep :
12 Nisan 2011 | 21:38Ben senin kadar bu işlerin içinde olmasam da inan şu cümlelerinle hislerime tercüman oldun:
“Kitap okumayı özlüyorum arkadaş ben! Boşkaldığım her an elimde telefon!!” Durum saptaması bende de böyle.Ufaktan sakınma yönüne kaymaya başladım.Ben de uzun zamandır kendimde iphone’daki facebook hesabını silme gücünü bulmaya çalışıyorum. Geçenlerde dedim hatta “Her an gidebilirim bu feysbook aleminden” Benim derdim de telefondaki internet bağlantısı ve facebook.Okulda zaten hiç açmıyorum,evde de nadir vaktim oluyor ama o telefon yok mu o telefon!!Artık ben de kitap okumak istiyorum,dergi,gazete okumak istiyorum.Tebrikler Ayça’cığım harika bir karar almışsın.Darısı başıma 🙂
Pınar :
14 Nisan 2011 | 13:43Az önce yorumum yarım gitmiş olabilir baştan yazıyorum.
Hem twitter hem friend feed i ilk duyduğumda sormuştum arkadaşlara ne oluyor şimdi ne yapılıyor, nedir farkı Facebook’dan diye. Aldığım cevap karşısında ne gerek var ki buna madem dedim ve hiç girmedi hayatıma. Facebook ise duruyor öylesine, ben flickr a fotoğraf yükledikçe orda gözüküyor sanırım. Sadece request geldikçe ayda bir girip topluca accept ya da ignore, reject tarzında birşeyler yapıyorum o kadar:)
Ve ben çok rahatım 😆
Sigarayı bırakmanın en iyi yolu hiç başlamamaktır prensibinden gidiyorum sanırım:) 😆
Bütün günü bilgisayar başında geçirdikten sonra akşam evde dinlenmenin vakti doyasıya oğlumla geçirmenin tadı hiçbir şeyde yok.
Kararını yürekten kutluyor ve destekliyorum 🙂
Pınar :
14 Nisan 2011 | 13:47İş çıkışında servise binince bakıyorum insanların cebinden hemen çıkıyor iponelar blackberry ler.
Ben ise usulca kitabımı çıkarıyorum çantamdan… Bunun keyfi de hiç birşey de yok bak 😀
Hiç bir özelliği olmayan cep telefonumu yıllarca da kullanacağım gözüküyor, yeter ki o terkeylemesin beni:)
sebnem :
14 Nisan 2011 | 19:29sukur yahu..sonunda milanodan da olsa pi web tr yi okucaz.bize hic vakit ayirmiyordun zaten twit facebook derken..hosgeldin kardesim
CokBilmis :
18 Nisan 2011 | 13:52Ben de blog okumaya bayılıyorum ve blog yazarları oraya buraya dağılıp da yazmaktan vazgeçince üzülüyorum 🙁
Öyle güzel bloglar var ki, sahipleri sıkılınca yarım kalıyorlar, insanın içi acıyor.
Sen gene burada yazmaya devam et Ayça…
nurdan gençtürk :
20 Nisan 2011 | 21:27Alpay ne dedi bu kararına? :))
Ayça Oğuş :
21 Nisan 2011 | 06:01O benim bu kadar bağımlı olduğumu bilmiyormuş 🙂 bir şey demedi
Asli :
22 Nisan 2011 | 10:30Tum yazdiklarina katiliyorum, ayni seyleri hissediyorum. Bir de isin soyle kotu tarafi var; cocuklarimiz da bu yuksek doz iletisime bi sekilde sahit oluyorlar. Oglum yaman iphoneu gayet guzel bir sekilde aciyor, youtubea giriyor ve video izliyor. Sadece 18 aylik bu arada yaman. Ninni dinletmek icin o kucagimda iken bikac kez youtubea girmistik ordan alisti.
Hadi sen bi sekilde isin icin iletisimi yogun ve her alanda saglamak zorunda hissetmis olabilirsin. Ya ben niye hem facebookta, hem twitterda, hem blogda, hem instagramdayim. Diyete baslamak gerek sanirim, iletisum diyetine.
Ayça Oğuş :
22 Nisan 2011 | 10:42Evet! Deliriciiim Erin bilgisayarın şifresini yazıp giriyor hem de ilk harfi büyük falan!! iphone kullanıyor! ki biz dikkat eden bir aileydik! ama işimiz bilgisayarla ve eve de işi taşıyoruz.. yeni ofis bitsin yeminle iş ofiste kalacak..
biliyor musun bir haftayı geçti bu diyet ÇOOK RAHATLADIm! beynimdeki uyaran sayısı azaldı.. akşam saat 20:30 gibi oğlumla yatağa giriyorum UYUYORUM!! sabah 6:30 da kalkıp güne başlıyorum.. hoş bu aralar yogaya gidemiyorum ofis taşıma işlemlerinden ama olsun gittiğim zaman da 10 yatabilirim.. gündüzü gündüz geceyi gece gibi yaşamayı özlemişim..
evet işim gereği sosyal ağlarda olmak iyi ama nereye kadar.. biraz diyet ..doğru tespit bence yaptığın.. her şeyi takip et nereye kadar.. bir de instagramı hayatımdan çıkartmayı istiyorum ama harika fotoğraflar var! onu da akşam yatmadan önce bir kereye mahsus olarak kontrol ediyorum ..
uzattım 🙂 bununla ilgili bir yazı daha yazasım var sanırım :)) bir hafta daha geçsin hele 🙂
Asli :
22 Nisan 2011 | 10:56🙂 ben de dertliyim cok icimi dokesim var sanki aile ici iletisimimizi de kotu etkiledi gibi bu bilgisayar telefonlar. Neyse yazmayayim fazlasini … benim hatam kocaya hediye olarak playstation almak onun da hatasi bana iphone almak oldu. Tez zamanda bozulurlar umarim:(
Ayça Oğuş :
22 Nisan 2011 | 11:01PSP henüz evimize girmedi allahtan koca kişim sevmiyor .. tek güncel iphone var ikimizde koca alo demekten başka kullanmıyor onu off off .. bu çağın hastalığı cidden !insanlar dizi seyrederken dizi yorumunu anında tivitliyor yahu! ben bile yaptım ! dedim deli miyim ben ya!! diziyi seyredeceksen diziyi seyret 🙂