2003 yazı.. uzun bir Karadeniz turu, Kaçkar transı ile geçen 15 gün.. kalbin bir parçasının yükseklerde kaldığı yaz…
Günlerdir burnumda tütmesi sebeple gün içerisinde Kazım Koyuncu dinletip ağlatan, açıp açıp fotoğraflara baktıran bir sevda Karadeniz…
Memleketi vardır insanların.. bazende köyleri.. benim yok.. olmasını dilediğim bir yaz oldu benim için; dedim oralar ‘benim oralar’ olsun o zaman. O zaman bu zaman ben bir kere daha gidemedim, kokusunu çektim durdum içime fotoğraflardan taa ki geçen akşam gittiğimiz Karadeniz gecesine kadar..Uzun zaman vardı tulumu kulağımın dibinde dinlemeyeli uzun zaman vardı Alpayla başbaşa dışarı çıkmayalı.. neresinden başlayabilirim bilmiyorum. Çok heyecanlıydım bunu çok net biliyorum.. hani babasından izin almış arkadaşları ile ilk kez gece dışarı çıkan küçük bir kız gibi .. bende Erin’den izin almıştım ya .. değil mi ?? Daha önce de bıraktık anneme Erin’i ama o zaman daha çok bebekti bilinçli olarak bu ilk bırakmam.. meleğim miniğim bal peteğim.. içmiş sütünü uyumuş üzmemiş anneannesini.. bize gelince..elini tuttum kocamın yürüdüm sokaklarda. Biraz erken gitmişiz gezdik dolandık Kadıköy sokaklarında.
Dükkanlara girdik çıktık.. kalabalık sokaklara çekinmeden, kaygısızca girdik. Kafam tabii ki sıkça ve de çokça Erindeydi ama minimum telefon bağlantısı kurdum.. daha sık yapmalıyız ruhuma iyi geldi..
Birol Topaloğlu ve bir Avustralyalı Gaydacı ve bir Fransız tablacı ile beraber performans yaptı.. çok çalışılmış bir gece değildi belki ama ruhumun kuzey yanını tırmıkladı..
En son horonda bir kız vardı.. imrendim başının üzerindeki o ışığı, horonu sahiplenişini “bu benim işte” deyişini.. ..
dedim ya isterdim geleneklerim olsun köküm olsun köyüm olsun..
Comments(10)
pastacirapunsel says:
13 Aralık 2007 at 23:31Ayça’cım, benim de Karadeniz’ gerçekten çoook derin bir yürek bağım vardır nedense:))
O birbirine ölümüne bağlılık, köklerine sadakat…..beni bitirir! Seni çok iyi anlıyorum:)
Horonun ahengini ise ne kadar kapmaya çalışsam da, galiba o kanı taşımamak bir şeyleri engelliyor:(Kazım Koyuncu’yu kaybettiğimizde katıla katıla ağlamıştım sanki yakından tanırmış gibi:(
Neyse,Erin’siz ilk gezmeniz için ise tebrikler, devamının gelmesi dileğiyle…
Sevgiler……
annevebebisi says:
14 Aralık 2007 at 05:06Ne guzel gezmissiniz, ne iyi yapmissiniz. Ruhuna iyi gelmistir umarim:))
HÜLYARDA says:
14 Aralık 2007 at 10:38bunları okuyunca aklıma benimde aynı duygular geldi. bende arda 5 aylıkken eşimle dışarı çıkmıştım çoooook uzun zamandan sonra ve gerçekten aynı duyguları yaşamıştım dediğin gibi aynı duyguyu gençken annemden izin alıpta biryerlere gidince ya da gizlice gidince hissederdim. çok farklı bir duygu bu herhelde annelik bu demek. o gün çok güzeldi ve bir daha da çıkamadık zaten. inşallah bir gün biz de yapabiliriz böyle bişey.
bu arada ben karadeniz müziklerine bayılırım. horon oynamak ise bana büyük zevk verir. karadenizli değilim, biraz köklerde var sadece ama horondan öyle zevk alıyorum ki müzik başladığı anda atıyorum kendimi ortaya. ama onu da uzun zamandır yapamadım en son kendi düğünümde oynamıştım galiba dermişim.
ayça ben çok yoruldum, geceleri uykusuz gündüz yorgun, bu günler ne zaman normale dönecek senin bir fikrin var mı? bunalımın eşiğinden dönüyorum neredeyse her gün tekrar. oğlumun en sevimli zamanları bu negatif yanlar yüzünden çok yorucu ve bunalımlı geçiyor ne zaman normale döneceğiiiiiiiz bilmek istiyorum artık. kaç yaşına gelince ? kaç ay sonra? ben artık kendim için bişeyler yapabilecek miyim? elime örgü alabilecek miyim? istediğimde ayaklarımı uzatıp saatlerce yatabilecek miyim daha bir sürü soru. zor di mi? feda olsun bu bücürüklere be ne diyim ki?
Biyonikkedi says:
14 Aralık 2007 at 19:15Ah laz güzeli seniiiii
Sen de muhacirlik yada göçmenlik var mı Ayça?
Sarışın,renkli gözlü,avrupai fizikteki her Türk kadınına sorulan en gıcık soru.Cevaplama lütfen,şakaydı:)))
Kuaybe says:
14 Aralık 2007 at 19:19Evlendim evleneli benim bir köyüm var, ne güzel :))
AyçA says:
15 Aralık 2007 at 21:37Pastacirapunsel evet galiba o kanı taşımamak engel oluyor 🙂 saol 🙂 devamı gelecek bu gezmelerin 🙂 siftahı yaptık ya :)))
Esracım gelmez mi .. off off..:)
Hülya belki de sen çalıştıın için kendine daha zor zaman ayırıyorsun yani evde olunca her şeyi bir kenra bırakıp kendine zaman ayırabiliyor insan ama aslında bu günler bir daha geri gelmeyecek şimdi ben anneme bakıyrum hiç de benim için geceleri uyanmak durumda değil 🙂 biraz sabır biraz tadına varmak gerek sadece bu 🙂
Yok Biyocum .. ben çok karışık köklere sahibim ama annemin babası selanik.. belki oradan diyeceğim babaannem çerkez babam ve büyük babam karadeniz am akastamonu abana anneannem Of .. yani ortaya karışık olmuşum ama kocam Arnavut en safından .. kayınvalidem hala arnavutça konuşuyor .. 🙂
Kuaybe Karadenizden mi köyün ??:)
AyçA says:
15 Aralık 2007 at 23:49işte bak 🙂 bu yüzden sizin gibi yapamıyoruz 😛
köşenin delisi says:
17 Aralık 2007 at 23:07Ayça ben senin bu tür yazılarını çok seviyorum 🙂
Geçen yıl ben daha toprağa hamile değilken 5 günlüğüne trabzona gitmiştik…aşık olmuştum ben oralara…nolur sanki burda yaşasak demiştim barışa…nolur cidden…
bu arada…benim de köyüm yok… hep kıskanırdım tatgil dönüşlerinde “köye gittim” diyen okul arkadaşlarımı 🙂
AyçA says:
18 Aralık 2007 at 00:07Teşekkür ederim Elifcim ..
ne olur bilmiyorum ama ne olmazlar yüzünden yaşamıyoruz galiba 🙁
AyçA says:
18 Aralık 2007 at 11:34elif benimde en kıl olduğum şeydi. Yazın başında köyüne giden çocuklar. Biz burda oynayacak adam bile bulamazdık. Bende mizket entrenmanı yapardım. Birde kızak yapardım günler süren. Sonra bunları kiralar para kazanırdım. Azda kazanmadım haa.
İntikam aldım herhalde böyle 🙂 Şaka tabii
Köy önemli.Kültürü sağlam olan bir köyse hele tadından yinmezzz.