Geçenlerde duyurusunu yaptığım Benimle Oynar mısın? Ebeveyn Eğitimi hakkında mailler alıyorum: nasıldı ? diye.. Sürekli kafamda cümleler beliriyor ama bir türlü yazmaya fırsatım olmadı. Eğitimin olduğu gün bebeklerimden biri gelmeye karar verince ben sabah doğuma gittim ve oraya yetişemeyeceğimi düşünüyordum ama bebek hızlı çıkınca ben bir saat rötarla yetiştim. Ancak sanırım ilk başlardaki bilgileri kaçırmış olmamadan dolayı geriye kalan saatlere pek adapte olamadım. Eğitimin sonunda aklımda kalan üç net bilgi vardı
Birincisi
Çocuklar ve filler asla unutmazlar!!
İkincisi ise boşanmış anne babaların çocukları ile ilgili değişik bir yaklaşım. Yukarıda dediğim gibi çocuklar asla unutmazlar ve eğer bir çocuğun ailesi evliliklerinin 7. yılında boşanıyorsa yüksek ihtimal çocuk büyüyüp kendi evlendiğinde evliliğinin 7. yılında aynı aşamadan geçecektir! .. İlginç geldi .. anneme sordum anneannem ve dedem evliliklerinin 20. yılı gibi ayrılmışlar. Benim annem ve babam da!!Tesadüf olabilir tabii ama mantıksız da gelmedi. Her bir bilgiyi özellikle çocukken daha hızlı kaydedip daha sonra bir zaman bir yerde çıkartıyoruz.
Üçüncüsü ise elimizdeki kağıtlara Dr. Byron’un yazdırdığı notlar. Bize ileride çocuğunuzu nasıl görmek istediğinizi beş madde ile yazın dedi. Biz yazdık ama sonuna kadar bununla ilgili başka bir şey söylemedi. Sunumun sonunda çarpıcı cümle geldi:
” Bu beş maddeye iyi bakın. Siz bunlar olmalısınız. Bu çocuğunuza en iyi şekilde öğretmenin yolu. SİZ BUNLAR OLUN ! “ dedi.
Benim yazdığım beş madde şöyleydi:
- Hayalleri olan
- Mutlu
- Kabiliyetlerini tanıyan/kullanabilen
- Sorumluluk sahibi
- Kendine / Doğaya / çevreye saygılı
Acaba ben bunları kapsıyor muyum? ne kadarı bende var ? ne kadarı için daha çabalamalıyım ? Sorgulamaya başladım. Bu sorgulama ile beraber bu günlerde elime geçen bir kitap yüzüme yüzüme tokatlar atmaya başladı : "Çocuklarla El Ele Ebeveynlik" . Henüz kitabın yarısındayım. Ben doğru yaptığımı düşündüğüm bir hareketi nasıl da aslında zarar verici bir noktaya götüreceğini hesaplayamadığım için kendimle yüzleşiyorum yer yer.
Deneyimsel Oyun terapisi, oyun ve oyuncaklar yolu ile kendini ifade eden çocuklarla aynı dili kullanarak iyileştirici etkisini ortaya koymayı amaçlar. Carol ve Byron, her oyuncağın çocuklar için farklı anlamlar taşıdığını tespit etmiştir. Çalışmalar sırasında yaptıkları oyuncak seçimi ve bu oyuncaklar ile oynama şekilleri yaşadıkları sorunun ortaya çıkmasında ve çözülmesinde büyük rol oynar. Örneğin tabancayla oynayan bir çocuk öfkesini ifade etmeye çalıyor olabilir ya oyuncaklar ile kale, şato yapan bir çocuk yüksek ihtimalle kendini güvende hissetmiyordur ve güvenli bir alana ihtiyaç duyuyordur. Arabalarla oynayan bir çocuk tehlikeli bir yerden uzaklaşmaya çalışıyor ya da maceracı ruhunu ortaya koyuyor olabilir. Evcil hayvan oyuncakları genellikle aile, ilişki, korunma gibi anlamlar taşır.……..Dikkat edilmesi gereken hiçbir oyuncağın kesin bir anlamının olmamasıdır. Çocuğun nasıl bir ruh hali ile oynadığı oyuncakların ve kurulan oyunların anlamını değiştirir. Çocuğun nasıl bir dönemde olduğunu akıldan çıkartmamak gerekir.~ Psikolog Tolga Erdoğan.
Ailenin çocuğa vermeye çalıştığı disiplin çocuğun davranışlarına yansımıyor ve aile kendini çaresiz vebunalmış hissediyorsa o zaman yardım alınabilir. Çocuğun davranışının yaşanan bir olay karşısında ani değişmesi, çocuğu ailenin başından beri ” zor çocuk” olarak değerlendirmesi, kimi zaman zor bir hamilelik ya da doğumdan kaynaklanan sorunların etkisinin çocukta hissedilmesi. ~ Nilüfer Devecigil
Comments(15)
Cigdem Keles says:
10 Kasım 2011 at 04:39Ben buraya katılmayı çok istemiş katılamamıştım bazı nedenlerden dolayı.. Bu özet çok hoşuma gitti cidden.. Teşekkür ediyorum…
Ayça Oğuş says:
10 Kasım 2011 at 13:42Rica ederim Çiğdem elimden geldiğince işte 🙂
Berceste says:
10 Kasım 2011 at 07:01Ayca, ben artik kitaplara takilmamaya karar verdim. Cocuklugumda en mutlu anlarimi hatirlayip, cocuguma da onlari vermeye calisiyorum. Aksi halde, cocuk niye arabalarla oynuyor, niye kaler yapiyor diye ruyalarim kaciyor bu satirlari okudugumda. Oysa ona sorunca cok basit cevaplar gelebiliyor. Derin bir oh cekiyor insan. Nasil mutluysak, mutlu olduklarimizi paylasalim, gerisi zaten gelir. Kitap okuyup aglama, sen iyi bir annesin! Sevgiyle…
Ayça Oğuş says:
10 Kasım 2011 at 13:41Berceste sanırım yanlış kelime kullandım ..elbette ağlamıyorum :)) OSHO çocuk kitabını okuduğum günden yani Erin yaklaşık 2 yaşından beri çocuk anne baba kitabı almıyorum okumuyorum sadece bazen çok konuşulan bir kitap olursa fikir sahibi olmak için bilgilenmek adına okuyorum Bu okuduğum kitap da onlardan biri hatta bu kapsamda Çocuğunuzla Birlikte Büyümek diye bir kitap daha okudum. Bu, Osho, yazıdaki kitap hepsi aynı şeyleri farklı kelimeler ile anlatıyor ve bazen bu kelimeleri kendime hatırlatmam gerektiğini hissediyorum. Tam o okuduğum gibi olduğumu düşündüğümde yolumdan sapabileceğimi görüyorum.. İnsanım hepimiz insanız ve %100 doğru yok tabii ki olmasını da hedeflemiyorum kalbimin sesini ve oğlumu dinliyorum ama bazı yerlerinde kitabın” hadi bee ben bunu yine kaçırdım bir kendime geleyim” dediğim yerler oluyor ağlamak kelimesi onun için sanırım. Ben düzelteyim orasını yazının bari 😛
Oyun terapisine gelince elbette evde çocuk hangi oyuncakla oynuyor bu ne demek gibi bir yaklaşım değil bu sadece hangi durumlarda ihtiyaç vardır kısmından da anlşılacağı üzere ihtiyaç dahilinde bir çok terapiye göre daha yakın geldi fikirlerime. Özellikle boşanmış ailelerin çocukları için çocuğun iç dünyasını anlayabilmek adına güzel bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Oyuncakların anlamını evde oynayan çocuk üzerinde düşünmemeliyiz elbette bu terapi sırasındaki anlamı.. anlaşılır mı yazamadım acaba ben ? Sevgiler 🙂
kadriye says:
10 Kasım 2011 at 13:41Ayça,
Değerli bilgiler için teşekkürler. Katılmayı çok istediğim ancak programıma uymadığı için katılamadığım bir eğitimdi.
Ayça Oğuş says:
10 Kasım 2011 at 13:44Ah katılabilseydin görüşebilecektik sonunda 🙂
peri says:
10 Kasım 2011 at 14:38Ayça, bu güzel yazı için çok teşekkürler, bazı şeyleri içimden geldiği gibi yapıyorum ve benim yansımamın çocuğumda olduğunun farkındayım ama değiştirmek istediğim şeyleri değiştirebiliyorum anlamına gelmiyor bu, daha çok kendime, kendimize dönmemiz lazım eşimle birlikte..Kitabı mutlaka okuyacağım ve bir dahaki ebeveyn eğitimine eşimle katılmayı çok isterim. Duyurularını takip ediyorum 🙂
newskirl says:
10 Kasım 2011 at 21:34ilginc bir egitim. ben sadece kendi cocuklugumda oyun terapisine ihtiyac duyduguma kesinlikle kanaat getirdim listeyi gorunce. bir de bosanma ile ilgili anektod beni korkuttu yahu 🙂 bari kendiminkileri bosanmasiz, basit, sakin buyutebilsek. burdaki hesaba gore benim 4 senem daha var bosanmak icin hehe
Ayça Oğuş says:
10 Kasım 2011 at 21:57evet di mi korkutucu bir tespit..:( bence hangimizin yok ki :O
berna says:
11 Kasım 2011 at 01:01yazılarını özledik ve Erin’i de..teşekkürler
Ayça Oğuş says:
11 Kasım 2011 at 01:08🙂 Berna teşekkür ederim.. yazma şevkim kaçtı.. h. biraz köşeme çekildim galiba.. ama yazmayı özledim ben de.. Erin’İ de! hatta 🙂 5 gündür yazlıktaydı da :)))) taslakta duran cümlelerim var fotoğraflarıyla.. tamamlanmayı bekleyen.. içime geri geldiğinde hissim yazacağım eminim . teşekkür ederim:)
songül says:
11 Kasım 2011 at 16:29tşkler ayça, zaman ayırdığın ve yazdığın için.
bu eğitimden anladığım:
1- armut dibine düşermiş…
2- o sebepten önce bi “dip nasılmış acaba?” diye bakınacağız (eğer çocukta sorun yoksa).
3- çocukta sorun varsa bunu anlamaya çalışıp yol almalı.
o dipler pek iç açmaz. o sebepten geçiyorum ve “viva la vita” diyorum.
Cars 2’yi izlediniz mi? senaryoya bayıldım.
kadıköyde çiyaya uğradınız mı? yuvalama tavsiye edilir.
taksimde oğluşa yemek yedirdiğin bir yer varmı? ben bir türlü içime sinecek bir yer bulamadım. ne çorbacı ne köfteci ne dönerci… tabii benim efe’ye kalsa börgürkin’e gider ama benim filtreme takılıyor. bunun üzerine bana “ben herhalde 18’imde evde kalmicam, istediklerim yapılmıyor” dedi… kalbim çarptı. şimdi ben hangi terapiye gitsem acaba???
Tülay Sarı says:
15 Kasım 2011 at 06:07Sevgili Ayca, ben de Benimle Oynar mısın eğitimine katıldım ve hatta seni hatırladım:) Eğitimin başından itibaren oradaydım ve benim için de eğitimde yer alan çarpıcı çok bilgi vardı. En çok aklımda kalan da Prof.’ün “Ebeveynlik modeliniz 5 nesil boyunca etkisini göstermeye devam edecektir. Yani siz, çocuğunuza ebeveynlik ederken aslında torununuzun torununun torununa ebeveynlik ediyorsunuz. Bunlar, yüksek beklenti ve sorumlulukları getiriyor.” sözleriydi. Arasıra bu sözler aklıma geliyor, silkeleniyorum. Ben de bu eğitimle ilgili bir yazı yazdım. Okumak istersen linki:
http://www.alternatifanne.com/index.php?option=com_content&view=article&id=3024:oyunla-terapi&catid=725:anne-baba-eitimi&Itemid=28
Sevgiler!
Ayça Oğuş says:
15 Kasım 2011 at 19:02Tülay çook teşekkürler 🙂 okuyunca “ah bu da vardı ya” dedim 🙂 yazının linki burada kalsın ama notları alıntılayacağım kendi yazıma link vererek uygun mu?
Tülay Sarı says:
16 Kasım 2011 at 20:53Elbette uygun Ayça, eğitime katılma fırsatı bulamayanlar ve ilgilenenler için konu ne kadar işlense o kadar iyi:)Sevgiler!