Yine bir yalnız anne gecesinde kendimle başbaşayım. Saat 8’e geliyor, bu saate kadar çalıştım ve canım şimdi eve gitmek istemedi, aklımda birkaç gündür dönen kelimeler cümlelere dönüşmek istedi.
Yoğun bir geçmiş hafta yaşadım. Bu yaşanmışlık,yoğunluk bana bazı yerlerde durup düşünmeyi ekledi.Korkularımla çok fena yüzleştim.
Bu haftasonu çok önemli olmayan küçük bir operasyon geçirdim. Konusu çok önemli değil ancak ilk defa hayatımda genel anestezi aldım. Kısa süren 10 dakikalık bir uyuma olacağını bile bile bu haberi çarşamba günü almış ve anında halledebilecekken birden korkularımla çok ani karşılatım; hiç hazırlıklı değilken. Bu işi cumartesiye erteledim. Cumartesi gelene kadar her dakika bu küçük durum içimde büyüdü durdu. Sonunda cumartesi geldi nefesimi tuttum gittim ve anestezimi oldum. Bir kez daha çok büyük bir sorunumla yüzleştim.
Operasyondan çıkmış kendimi uyanırken bulduğumda yine kendi zirvemi kendim yükselttiğimi gördüm, aslında ne tatlı bir uykuydu yaşadığım. Allah daha büyük,çözülemeyecek bir durum için bunu yaşatmasın ama.. ama bu çok güzel bir uykuydu sanki 10 dakika değil 10 gün uyumuş gibi dinlenmiştim uyandığımda. Öncesinde kendime yaşattığım cehennemi hak etmeyecek kadar tatlı bir uyku.
Sonunu göremediğim durumlardan kaçmak, bunun için sinirlerimi gerip kendimi yıpratmaktan ne zaman vazgeçebileceğimi sorguladım. Bunun bilinçaltımda yatan nedenlerine inmeye çalıştım: ulaşamadım. Bu bilinçaltı temizliğini yapmak zorunda hissettiğim bu dönemde birden karşıma bugün bir e-mail çıktı. Bununla beraber cumartesi akşamı okumaya başladığım “bilinçli sevmek” diye aslında hiç de haz etmediğim şu gelişim kitaplarından biri de çıktı.. hiçbirşeyin tesadüf olmadığına inanan ben bir kere daha bu inancımı tazeledim.
Okudukça Erin’in bilinçaltında nelere sebep olabileceğim ile ilgili endişelerim arttı. Dün akşam Alpay’ın seyrettiği ve bana anlattığı bir belgeselde canlıların bilgilerini,öğretilerini kümülatif bir şekilde bir sonraki nesile aktardığını öğrendim. Korkularımı diğer öğretilerim ile beraber oğluma geçiriyor olabilir miyim? bunu derin bir şekilde sorgulamam gereken bir konu olarak iyice düşünmeye başladım.
Bu güvensizlik duygumum altında yatan bilinçaltı olaylarım neler ?? ne zaman bulabilirim bilmiyorum..bulmak için düşünmeye başlamak bile bu konuda aydınlanmaya başlamanın bir işareti gibi geliyor bana..
Bunların yanında hastaneden çıkınca Ebru’ya gittim.. biraz bedenen biraz ruhen olmak üzere uzun zamandır yapmadığım birşey yaptım: bir arkadaşımla hemde öyle böyle değil kardeşim gibi olmuş bir arkadaşımla bir konuyu bitirmeye kadar vardırarak sohbet ettim. Eğer bir çocuğunuz varsa bir arkadaşla konuşulan her konu yarım kalır ve çocuğunuz yanınızda olsun ya da olmasın konu birden yön değiştirir: kendinizi çocuğunuzu konuşurken bulursunuz. İşte bu sohbet günü öyle olmadı. Mümkün mertebe başka konular konuştuk, konular yarım kalmadı.. uzun zaman oldu böyle bir akşamüzeri geçirmeyeli. Sonra annem Erinle beraber benimle buluşmaya geldi Bir kafede oğlum ve annemle oturup birşeyler içtik, vitrinlere baka baka amaçsızca yürüyerek eve döndük.. Erin hayatımın çok büyük bir kısmında bunu biliyorum, bunu seviyorum, bundan zevk alıyorum: egoistçe ama hemen herşeyi Onunla yapmak istiyorum..ama arada böyle nefesler almak çok iyi geliyor. Erin zaten bu durumdan benden daha memnun gibi görünüyor: ne de olsa anneannesi kendisinin en büyük oyun arkadaşı. Bu akşamda diğer oyun arkadaşları olan dedesi ve babaannesiyle 🙂
Tüm Pazar gününü evde pinekleyerek hatta Erinle beraber tam 3 saatlik bir uyku uyuyarak geçirip dinlenmiş olarak bu haftaya başladım. Sabah bu kadar uyku depolamış olarak kargalardan önce kalktım hazırlandım ve ofise geldim. Yürürken geçtiğim bir pasajda henüz dükkanların açılmamış olmasından kaynaklı bir sakinlik kapsamında bir çocuk kıyafeti satan mağazanın kapısında yazan yazıyı gördüm : TÜM ÜRÜNLERİMİZ ORGANİKTİR!!.. fotoğraf makinem yanımda olsa bunu çekerdim. İnanası gelmeyebilir insanın. El örmesi kıyafetlerin olduğu bir mağazada nasıl bir organik ürün vardır ?? Evde yapılan her ürün organik midir? organikle neyi kastediyorlar?? anlamadım..
Kapitalist sistemin bizi ne hale getirdiğini çok fena hissettim.. umudum azalıyor bu dünya ile ilgili..
Üstelik benim hatam olmayan bir durum yüzünden operasyonun tüm parasının cebimden çıkmış olduğu, ne sigorta şirketinin ne de hastanenin sorumluluk almadığı bu ülkede katlanarak azalıyor..
Bu ülke bilinçli anne babaların yetiştireceği çocuklar ile aydınlığa çıkacak..değil mi ??
Bu arada birkaç gündür Açalya‘nın yazdığı bir postu takip ediyorum. Yorum yazmadan sessizce izliyorum.Burada yer vermek istedim bu posta. Bilinçaltlarımız mı bize bu oyunları oynattıran bilemedim.Bu ülke ile ilgili umutlarım hala var.. gerçekten !!
Yorumlar (46)
annecugun :
24 Kasım 2008 | 20:53Ayca hanim, inanin biraz su organik gidalarin nasil uretildigi isinin icinde olsaniz, yaklasik 9-10 ay once sut mevzuu uzerine konustugumuz konudaki itirazlarimi anlarsiniz. hersey organik, hersey wildtype, mutant birsey yok kandirmacasi nereye kadar devam eder bilmiyorum.!!topraklarimiz kirlendi, kirletenler bizleriz, ozellikle gelisen ulkelerde boyle saf sut-saf tereyag, koy pazari, muhabbeti artik cok inandirici degil. toprak bu, kirleten maddeye sen burada dur, asagidaki guzel ovalara inme diyemiyorsunuz. yagmurla, diger organizmalarla kendiliginden birikiyor, istenmeyen yerlerde bile.
bu nedenle genlerimizin sansli olmasina guvenerek yasamak zorundayiz (milyarda 1 olasilikla herbirimiz dunyaya geliyoruz; secilen yumurta ve dolleyen spermin secilme olasiliklarini limitler altinda tutarsak, yoksa cok daha buyuk bir sayi). ek olarak en buyuk enerji ise stressiz mutlu bir yasam. tabii basarabilene, kimimiz korkularimiz, endiselerimiz, gelecek beklentilerimiz ile dogal bir stres ortami icindeyiz. ve stres icin kendimizden baskasina ihtiyacimiz yok. ama bu da aynen esinizin soylemis oldugu uzere kumulatif olarak bizden onceki nesillerden aktarildi genlerimize. kisacasi, biz bu gerceklerle yasamak zorundayiz. endise duymak cok insani, yasayip sonuclari ile mutlu olmak zorundayiz. cunku icimizde var. cok cok gecmis olsun dileklerimle, bence siz bu kadar insani bir araya getirmis olmakla cok guzel bir ise baslangic noktasi olusturdunuz. olusturmus oldugunuz bu pozitif enerji umarim hep yaninizda olur. yeniden gecmis olsun dilerim.
kiraz :
24 Kasım 2008 | 21:28Ayça, çok geçmiş olsun.
köşenin delisi :
24 Kasım 2008 | 22:43Ayçacım çok geçmiş olsun. Umarım önemli bir şey değildir. Öptüm 🙂
Çağ :
24 Kasım 2008 | 22:56Ayça, çok geçmiş olsun.Bazen korkularımızın kaynağını aramak isteriz kendimizce.Kendimzin de halledemeyeceği başka bir bilim dalı(ilaçsız olanından:) buna cevap veriyor.Ben çok yararını gördüm.Vee çıkan tüm sonuçlar,benim tüm davranışlarım,korkularım çocukluğumda yaşadığım olaylar sonucu oluşmuş meğer.Bunu bilmek, bu korkuları da bitiriyor inan.
Öptüm
banu :
24 Kasım 2008 | 23:03bende izliyorum sessizce Açalya’nın blogundaki son yazıyı… Gerçekten umutlu musun? Ben çok uğraşsam da bazen kaybediyorum. Oysa kızım için hiç kaybetmemem lazım. bilinçaltımdan umutsuzluk mu mirasım olacak ona. Hop kendime geleyim ben en iyisi…
Geçmiş olsun bu arada…
Serap :
24 Kasım 2008 | 23:10Ayça’ cım çok geçmiş olsun. Bu yazı bana uzun süredir içten içe beynimi kemiren ve cevaplarını endişeyle merak ettiğim geçmişe ait sorularımı hatırlattı. Kerem’in bilinçaltında olumsuz bir şeye yer vermemek için dikkatli ve olçülü davranıyorum. Şimdi bunları kontrol edebilirim. Peki hamileyken üst üstte yaşadığım sıkıntıların bebek uzerindeki etkileri ne olacak? Bu sıkıntılardan nasıl etkilenmiştir? Ya da etkilenmişmidir?? Daha neler neler…
AyçA :
24 Kasım 2008 | 23:11Annecugun söylediklerinin hepsine katılıyorum ama evrime de 🙂 ya bu bozduğumuz dengelere ayak uyduracağız ya da neslimiz tükenecek ayakta kalan canlı grubu yaşamaya devam edecek.. amacım burada bunun polemiğini yaratmak değil zira Açalya da bu konu çok konuşuluyor :=)verdiğin destek için teşekkürler 🙂
delicim önemli değil 🙂 ama anestezi gereken bir durumdu 🙂
Kiraz teşekkürler
çağ anladım ben seni.. aydınlanma sürecimde karşıma hep çıkan bir bilim dalı/ ya da felsefe / ya da bilmiyorum ne deniyorsa.. faydasını gördüm ama bana uymayan taraflarıolduğu için benimseyemedim..
Banu en ufak tohum bile büyür filizlenir.. küçük bile olsa umudum evet umutluyum 🙂 umutlarımız filizlenecek birgün biliyorum:) ayy çok dramatik oldu bu 😛
Serap hepimiz zaman zaman stressler yaşıyoruz önüne geçmek çok da imkanlı değil.. bunları aza indirgemek elimizde ancak.. özellikle hamileyken bu stressleri bertaraf etmek elimizden geldiğince annelik sorumluluğu gibi geliyor bana. bir de elimizde olmayanlar var:birini kaybetmek mesela.. hamileyken başına gelirse önüne geçilmez bir üzüntüyü yaşatabilirsin bebeğine ama gerisi boş.. hiçbirşey bebeğimizden ve onun huzurundan önemli olmamalı özellikle iş stressleri 🙂 hiç birimiz duygusuz taş değiliz ki.. mümkün olduğunca zarar görmeden büyümelerini sağlamaktan başka çare yok sanki ..
sinem :
24 Kasım 2008 | 23:40cok gecmis olsun.
sinem
AyçA :
24 Kasım 2008 | 23:41Teşekkürler Sinem
Archi*Sugar :
24 Kasım 2008 | 23:44Aycacigim cok cok gecmis olsun. Hic haberimiz olmadi. Aslinda kac gundur internete giremiyordum. Acalya’nin blogunda olanlari da simdi gordum… Sonu yok bu kavgalarin. 🙁
Organik diye yazan magazada, pamugun organik oldugunu dusunuyorum. Ben de Isvicre’den Defne’ye hep organik uretilmis kiyafetler almaya calisiyorum. Ozellikle tenine degen corap, body, ic camasiri gibi seyleri. Orada organik kiyafet aldiginda, organik pamugun nasil uretildigini fotograflar ve uzun bir yazi ile anlatan bir de kitapcik oluyor etiketinde. 10-15 sayfalik. Bir de organik olma sertifikasi oluyor icinde. Son 2-3 senedir cok cogaldi organik kiyafetler Isvicre’de. Hemen hemen her hazir giyim firmasinin bir de organik bolumu var artik.
Turkiye’de organik urun satislari bana biraz “garip” geliyor. Egri bugru, curuk carik sebze meyveleri “organik” diye satip “niye bu curuk” diye sordugunda “aaaa bu organik” cevabini aliyorsun. Avrupa’da ise tum organik urunler ozenle secilmis tek bir curugu olmayan mallar. Ve isin ilginci bazilarinda “Turkey” etiketi olmasi. Anlasilan iyi mallar Avrupa’ya, kalite kontrolu gecemeyen curuk organikler Turkiye piyasasina… Ben Istanbul’da iyi organik urun bulmakta cok cok zorlaniyorum. Bulduguma da guvenemiyorum. Otoban kenarinda kirli sularla sulanmis, baz istasyonu ile bezenmis, vs…
cok uzattim neyse…
Tekrar gecmis olsun.Optum cok cok
Esra
AyçA :
24 Kasım 2008 | 23:49Esracım teşekkürler benim bile birden bire haberim oldu 🙂 ama dediğim gibi önemli birşey değildi 🙂
Şimdi yazdıklarını gülümseyerek okudum pangaltıda bir pasajın içerisindeki o küçük dükkanda organik kuöaş ya da yün?? :)))organik pazar da bile organik olduğuna inanmadığım ürünler kol gezerken.. cidden dükkanı görüp yazıyı gördüğümde bir süre bakındım içeriye :)) görmen lazım sadece:))o dediklerinin burada olması ütopik geliyor.. organik MODA oldu diye üstüne yaz organik köy tavuğu yumurtası köy bilmemnesi hatta ORGANİK KIYAFET!! sat gitsin yer bizim halkımız mantığı etrafta kol geziyor o yüzden çok dikkatimi çekti o kapıdaki yazı :)))
bir sonraki postumda senden kopya çektim 😉 bir iki güne gelecek..
annevebebisi :
25 Kasım 2008 | 01:21Aycacim cok gecmis olsun. Allah daha buyuklerinden, onemlilerinden korusun.
Su henuz olmamis seyler konusunda karamsarliga kapilma huyu bende de var maalesef. Benim gordugum bu biraz biz kadinlara, ozellikle de Turk kadinlarina ozgu bir sey. Belki icinde dogup buyudugumuz toplumdaki tecrubelerimiz bizi bu duruma surukledi, bilemiyorum. Insan senelerce olumsuzluklarla karsilasinca, hayalleri elinde kupkuru kalinca dogal olarak olumsuzluga surukleniyor. Yine de degisebilmek caba ister ve kadinlar erkeklere gore degisime daha acik, daha hazirdirlar :))
Gen hafizasi diye bir konu var sanirim esinin bahsettigi ile ortusuyor. Ama cok pimpriklenmeye gerek yok bence. Alimden zalim; zalimden alim cikarmis diye bir soz vardir. Super pozitif bir ailenin, tum cabalarina ragmen karamsar, depresif bir cocugu olabilir. Ya da cok karamsar tablolarin icinden pirlanta gibi, piril piril insanlar cikabilir. Herseyin kontrolu bizim elimizde degil ne de olsa. O yuzden karamsarliga hem kendin icin hem Erin icin kapilma. Insanoglu oyle her seyden nem kapsa, fizyolojisi, psikolojisi kolayca alt ust olsa simdiye kadar soyu tukenirdi 😀
sirar :
25 Kasım 2008 | 08:41çok geçmiş olsun ayça..
Bernacan :
25 Kasım 2008 | 09:30Bazen kapanıp düşünmek iyidir, verimlidir böyle zamanlar. Gebeliği yaşadık (şanslıyız), beynimizin de gebe olduğu dönemler bunlar, ağırlaşır, ağrılanır, karmaşıklaşır, karışır.. Ama sonra doğumla beraber, yenilenir, tazelenir. Bu da düşüncenin evrimidir aslında. Evire çevire düşünmez miyiz zaten..
Bu çelişkilerin, endişelerin, korkuların.. Hepsi beyninin bereketiyle güzelliklere dönüşecek bence. Tadını çıkar bu verimli dönemin, ve halen doğurabilmesine şükret beyninin (Açalya’nın blogunda olanları düşününce). Bin kere şükret. Dogmaya değil, doğmaya inananlardan daha çok var şükür ki. Dogmalara değil, doğmalara gebe beyinler var daha. O kadar umutsuz olmamak gerek. 🙂
aysun :
25 Kasım 2008 | 10:06Çok geçmiş olsun Ayça. Organik olduğuna inanılan ürünler satmak moda oldu. Ama maalesef hiçbiri organik değil:P Köylüler bile artık üretirken, her türlü kimyasalı deniyorlar. Daha çabuk mahsül alabilmek için…
Erin sensizliğe alıştı demek… Senin için ne güzel. Kendine vakit ayırabilmek harika bişi.
sessiz takipci :
25 Kasım 2008 | 10:08Slm Ayça
Açalyanin yazisi hakkindaki düsüncelerini / tutumunu merak ediyorum… biraz aciklik getirirmisin lütfen?
Tesekkürler
AyçA :
25 Kasım 2008 | 10:23Esra teşekkürler.. işte genetik hafıza denilen şey bu olsa gerek bak bir Türk insanı olarak oralarda yaşarken bile aynı şeyleri hissediyorsun :))))aslında yazdıklarım karamsarlıktan çok aydınlanabilme yolunda atmaya çalıştığım adımlarla ilgili.. karamsar değilim aksine umudum var 🙂
Remziye teşekkürler.
Bernacan güzel bir yorum olmuş bu.. beynimizde bazen gebe kalıyor ve bu gebelikte sıkıntılar olabiliyor evet çok güzel :)sonra doğum yenilenme baştan öğrenme v.s.. Açalyanın blogundaki konu ile ilgili burada birşey yazmayacağım orada zaten kısa birşeyler yazdım ama okumayan varsa okusun diye link vermek istedim:) herkesin inancı kendine ama ben şuna katılamıyorum” tek dileğim şuna buna inanman” :)) bu cümleler beni delirtiyor hiç demoktratik gelmiyor bu durum bana ve Alpay’ın bu cümle ile ilgili yorumuna bayılıyorum : ” ben şuna buna inanıyorum sen de buna inan inşallah ki ben yanlış yapıyorsam sen de yap” :))
Aysun teşekkürler. Organik moda ya herşeyin üstünde yazıyor artık herşeyin!!! birgün biri çıkıp kimyasallar iyiymiş diyecek böylece organik yerine” kimyasal armut” yazacak manavlarda… en çok ben köy kahvaltısı hikayesine bayılıyorum. Kaç kere acaba bir köyde kahvaltı etmişlerde yüz çeşit malzeme ile karınlarını doyurmuşlar.. şöyle çanak çömlekte gelince biraz sedirli falan bir mekan olunca köy kahvaltısı diye gazlanan şeye ölüyorum 🙂
Sessiz takipçi.. Açalyanın blogunda bir yorumum var zaten oraya bakabilirsin.link vermemin sebebini yukarda belirttim.
Acalya :
25 Kasım 2008 | 10:32Ne iyi gelmis bu ameliyat sana! gecmis olsun! insan kendiyle basbasa kalabilmeli bazen…kendini adamis bir anne bile olsa…
Blogumdaki yaziya buradaki yorumlardan da destek geldigine cok sevindim…
Sessiz takipci de seni gaza getirecek, burda da polemik yaratma bosver, bana gonder hahahaha.
AyçA :
25 Kasım 2008 | 10:37Aysun bu arada erin bensizliğe alışık da ben galiba değilim.. ne zaman kayın-annemlerde kalsa ben gece 1’e kadar dönenip duruyorum bunu fark ettim.. ya üşüyorum ya aklıma birşey geliyor düşünüyorum am auyuyamıyorum.. çocuk değil de anne bağımlı galiba:))
Açalya valla iyi geldi ne yalan diyeyim 🙂 acayip bir uyumaydı o :)gaza gelmedim zaten 🙂 burada polemik istemiyorum sende yeterincevar 🙂 açıp okuyup gülümsüyorum hatta biraz önce çok güldüm bir tane yoruma ama cevap yazmayacağım :))
Güneş :
25 Kasım 2008 | 11:32Geçmiş olsun ayça,bu cehennemi yaşatmayacak tatlı uyku demişsin ya?ben o uykuya iki kere daldım :)ikiside o kadar zor olduki benim için,hiç sevmiyorum o uykuyu ben.
Organik ürünlere bende takılmış durumdayım,begüm için gittiğimiz muayenede doktor,milupa organik ürünler yetiştiriyor onları tercih edebilirsin dedi??
burcu demirel :
25 Kasım 2008 | 11:40gesmis olsun ayca..
yapıncak :
25 Kasım 2008 | 12:10Ayca cok gecmis olsun. Ben o anesteziyi tam 6 kez aldim. 6’sina da coskuyla gittim, saka degil. Elif’in bloguna da yazdim, biz galiba “sahne” insanlari olarak biraz bilincaltimizi egitme isinde mecburen ustalasmis oluyoruz. Ameliyata giderken konsere gidiyormus gibi dusunmustum, farkinda olmadan, demek ki benzer heyecanlar; neyse konu bu degil.
Sahne kaygisi yasadigim bir donemde, cok deger verdigim hocam soyle demisti: O kactigim isi sabirsizlikla beklemem gerektigini, sahneye atacagim adim icin kendimi tutamadigimi dusunmemi soylemisti; kisaca “look forward to it”. Hem de kacarken???!! Isin ilginci, evet ben o korkumu boyle yendim. Oyle bir coskuyla beklerim ki hala konser saatini, rahatligimdan degil, bilincaltimi farkli kullandigimdan dolayi. Uzun suredir, boyle hisler yasadigim anda, yani korktugum ve kosarak kacmak istedigim bir sey oldugunda -gercekten oylesine caresiz hissettigim durumlar, korkular olur- yonumu degistirip ona dogru kosmaya baslarim. Ve ise yarar!!! Ben kendimi cok sorgulamistim ama deneyimlerimle bildiğim tek şey var, bu tip hissi yogunluklar, fiziki hastaliklara da yol aciyor.
Ozet: Hic bir seyin seni uzmesine izin verme. Sagliga zarar. Bilincaltinla iliskide ol, gercekten ise yariyor. Bitti, nokta.
Bebekli Yemek Senligi :
25 Kasım 2008 | 13:37Merhaba Ayça, geçmiş olsun. Bende yeni daldım o uykuya 3,5 saat sürdü. Bir daha dalmak istemiyorum.
Sevgiler,
Hülya
AyçA :
25 Kasım 2008 | 15:28Güneş teşekkürler.. hangi amaç için uyuduğun önemli tabii sorun küçükse uykusu tatlı geliyor galiba 🙂 allah daha büyük sorunlar için uyutmasın tabii
Burcu teşekkürler
yapıncak ne güzel anlattın yine 🙂 bir de seni tanımış olmanın sesini mimikleirni biliyor olmanın verdiği tatla okuyorum ya artık yazdıklarını o yüzdne daha bir keyifli geliyor 🙂 bu hissi yoğunluklar gerçekten fiziksel olarak çıkıyor ama tabii bir de farkında olmamak var o yüzden aslında bu karşıklık dönemlerimi – ki karışık olduğumu söyleyemeyeceğim 🙂 – fark ediyor olmaktan duyduğum mutluluk işi kolay toparlamaya yarıyor 😉
Hülya teşekkürler . sana da geçmiş olsun 🙁
Seren :
25 Kasım 2008 | 17:22Gecmis olsun Ayca’cigim…
derya :
25 Kasım 2008 | 17:57öncelikle çok çok geçmiş olsun ayça şu herşeye endişe ve korku ile yaklaşma huyu mu desem paranoya mı desem bende de çok fazla var.hele şu ara bu duyguları çok fazla yaşıyorum.sanırım yaşadığımız devirle ya da toplumla alakalı birşey bilmiyorum. şu anestezi alma korkusundan ben 2 doğumumu normal yaptım.iyi kide böyle olmuş.organik konusuna gelince o kadar çok şey duyuyoruz ki.pazarda herşeye zehirli gözüyle bakmaya başladım ben .cahil mi olsaydık ne:)ben de çocuklar konusunda egoistim galiba. onlara çok düşkünüm.herşeyimde çocuklarım.kurtulmak istiyorum bu huyumdan ama nasıl?annem alınca bile vicdan azabı çekiyorum resmen 50 kere tlf açıyorum.sakin olmak istiyorum.çok karışık bi yazı oldu.yazdıklarını okuyunca dağıldım resmen
aslıbudak :
25 Kasım 2008 | 22:50Çok geçmiş olsun, çok önemli bir şey değildir umuyorum. Sevgiler
pastacı rapunsel :
25 Kasım 2008 | 23:00Ayça’cığım, çok geçmiş olsun, uyudun, uyandın, geçip gitmiştir umarım canım..
Erin’e öpücükler, sımsıcak sevgiler…..
Isil :
25 Kasım 2008 | 23:42Gecmis olsun Ayca!
Anneanne,babaanne hepsi ayni sehirde,ne güzel.Hem senin icin hem de Erin icin.
Sevgiler
Gizem :
26 Kasım 2008 | 09:16Çok geçmiş olsun Ayça…
nihal :
26 Kasım 2008 | 09:58Geçmiş olsun Ayça
aycobani :
26 Kasım 2008 | 10:40Geçmiş olsun Ayça, sağlıklı olmana ve güzel bir uyku çekmiş olmana sevindim!!
ebru :
26 Kasım 2008 | 11:51şimdi bu güzel sohbetin 2. aşamasını yapıcaz arkadaşımmmm..
o da çok iyi gelecek inan:)
özlemişim ben de seni çoookkkk …
sessiz takipci :
26 Kasım 2008 | 16:09Ortada polemik yaratacak birsey görmüyorum Açalya. Herkesin düsüncesi kendine. Ayça yi uzun zamandir takip ettigim icin firini ögrenmek istedim. Asil polemigi yaratmak isteyen sensin sanirim?!
tülin :
26 Kasım 2008 | 18:31Ayca cok gecmiş olsun.
AyçA :
26 Kasım 2008 | 19:43Tüm geçmiş olsun dileklerine teşekkürler..
Ebru sabırsızlanıyorum 😉
sessiz takipçi sanırım adın veya başka bir bilgin olmadığı için polemik yaratma hissiyatı uyandırdı sorun.. bende aynı şeyi düşündüm açıkçası yine de yorumunu onayladım normalde böyle isimsizleri yayınlamıyorum.
Polemiklerile uğraşmaya vakti olmayan anneleriz diye düşünüyorum 😉
sevgiler
simay :
27 Kasım 2008 | 21:31ayçacım çok geçmiş olsun. sevgiler
keo :
27 Kasım 2008 | 22:15Ben geç kalmışım, geçmiş olsun diyene kadar geçmiştir artık ama yine de demek istedim:)
Elif TEPE :
29 Kasım 2008 | 13:29geçmiş olsun çok… sevgiler.
sumru :
1 Aralık 2008 | 17:37Ayca’cigim, onemli birsey olmadigini dusunerek cok gecmis olsun diyorum. Hersey gonlunce olsun.
Kuaybe :
1 Aralık 2008 | 22:54Ayçacım ben daha yeni okuyabildim yazını yoğunluktan dolayı.. Çok çok geçmiş olsun.. Her ne kadar sen, küçük birşeydi desen de..
AyçA :
1 Aralık 2008 | 23:26teşekkürler hepinize 🙂
Crebro :
2 Aralık 2008 | 03:51Geçmiş olsun canım. Ben de böyle küçük bir operasyonu iki ay sonra geçireceğim. Benimkinin nedeni sezaryan. Bir buçuk yıl oldu beni hala toparlayamadılar.
AyçA :
2 Aralık 2008 | 09:31Sana da çok geçmiş olsun Meltem.. nasıl yani neyi toplayamadılar ??
Merve :
13 Aralık 2008 | 22:09Aycacim,
Simdi gordum yazini. Gecmis, bitmis olsun Allah beterinden korusun. Tatli ve derin bir uykudur hakikaten. Yinede cok ovmeyelim ki cagirdigimizi sanmasin 🙂
sana ve Erin’e sevgiler
AyçA :
13 Aralık 2008 | 22:26Mervecim teşekkür ederim 🙂 öpüyorum sizi 🙂