Sizin evinize Ara Güler hiç gelmeyecek. Evinizdeki ve yaşamınızdaki enstanteneleri yakalamaktan siz sorumlusunuz.
Yaşamınızdaki küçük şeylerde büyük tatlar bulmak sizin sorumluluğunuzdadır.( Üstün Dökmen – Küçük Şeyler)
Ve ben artık buna aldırış etmediğime şaşırıyorum.. bir anda çıt çıkmayan bir evi düşünüyorum.. hemen siliniyor gözümün önünden.. olsun dağınıık olsun.. öyle kalsın.. cıvıldasın evim diyorum.. tozunu 3 gün sonra alırım.. zaten süpürge yapmak için organize ekip kuruyorum.. o da olsun.. sil süpür bezler var onlar da alıyor tozu.. birileri gelirse elektrik süpürgesini açarım.. ne olacakkk??
Erin’in sesinden, onun etrafa saçılmış oyuncaklarından,penceredeki el izlerinden hiç biri daha değerli olamaz.. o küçük el izleri bir daha orada olduğunda biraz daha büyümüş olacaklar.. o yüzden kalsınlar..
İki gündür lodostan mı nedir kafamı kaldıramıyorum, bugün Erin uyudu ben uyudum.. hiç bir iş yapmadım,kolumu bacağımı hareket ettirecek mecalim yok.. uyku aralarımda Erinle oynadım, yemek yedik,kitap okudum..hepsi bu ..
kitap okuyabileceğim günler gelmeyecek sanmıştım..ilk zamanlar okuyamıyordum..şimdi biraz da salonda uyuma hayalim var onu da yaparsam çok süper olacak..
Küçük şeyler demişken Sabahnur .. teşekkürler tekrar..
Hafta sonu çok keyifli geçti.. annemde kaldık,ben seminere gittim, caddede yürüdük, yürüken kahvemizi yudumladık, sahilde dolandık, çimlere yığıldık, kirlendik, sahilde çay simit keyfi sürdük…
en çok güneşi ve rüzgarı çektik içimize.. sanırım bu senenin son güneşli yürünebilir ve de sokaklarda uyunabilir havasıydı.. yapraklarını iyice döktü ağaçlar bu lodosta..
şimdi sırada sanırım bu sene oldukça sert geçecek kışta.. kafamı karlara sokmak istiyorum; öyle özledim ki ..
Comments(12)
HÜLYA says:
28 Kasım 2007 at 13:51ayça merhaba,
kar gelecek diyorlar ama ben de heyecanla bekliyorum. bugün hesapta kar yağacaktı hava durumuna göre ama henüz yağmadı, hava kar topluyor galiba çok soğuk.
dağınıklık konusunda ben de kendime inanamıyorum artık, ben ki tam bir düzen hastasıydım, şimdi oğlumun özgürce dağıtmasından başka hiç bişey görmüyor gözüm. elbet büyüyecek ve eski düzenimize kavuşacağız boşveeeeeeer sanki 2 gün dağınık olsa ev ne olur ki. minikler sevinsin yeter ….
küçük şeylerden büyük tatlar çıkarmak gerekiyor bu hayatta zira her zaman büyük şeyler diye nitelendirilen şeyler gelmiyor karşımıza.
pınar says:
28 Kasım 2007 at 16:26Aynı bizim ev. Her odada oyuncaklar, etrafta kıyafetler,aynalarda parmak izleri.O’na bakarken hiçbir anı unutmamak, beynimin bir köşesine yazmak istiyorum. Sonra eski hallerini düşünüyorum. Karnımdan ilk çıktığında, çığlık çığlığa ağlayan minicik bebek şimdi bruuuu diye bağırıp etrafa tükürük saçan zilli bir kıza dönüştü. Bizi birsürü değişikliğin beklediğini düşünüp heyecanlanıyorum. Çocuk sahibi olmak çok büyük bir macera…
Erin ısıralacak, sıkıştırılacak, sarılıp sarılıp koklanacak ve hatta ısırılacak kıvamda…1001 kere maşallah…
migi says:
28 Kasım 2007 at 18:17o oyuncak sepetine oyuncakları koymaktan ben bıktım kızım çıkarıp fırlatıp fırlatıp atmaktan bıkmadı,bizimkide artık salonun daimi eşyası oldu;sepet :)daha bişeyler ekleyeceğim ama keyfim moralim yok kızım hasta,şimdi uyuyor o uyurken bende dinlenmek istiyorum,birazcık uzamanayım.Bursa tatilimiz böyle hüsranla bitti,geride kalan salya sümük..10dakika rüzgar 1haftdadır hayatımızı altüstetti.ilk hastalığı ve ben çok yorgunum..
annevebebisi says:
28 Kasım 2007 at 18:27Cok guzel fotograflar:) Ellerine, gozlerine saglik:)
Birak daginik kalsin arkadasim:)) Nasilsa toplanir:) Nesemiz yerinde olsun yeter:)
Sabancinin yaptigina ise rezalet diyorum. Derslerde hocalar demokrasiden, ifade ve dusunce ozgurlugunden dem vuruyorlardir Allah bilir! Turkiye’de demokrasi ve ozgurluk ancak bu kadar, herkesin isine geldigi yere kadar. Yazik.
AyçA says:
28 Kasım 2007 at 23:31Hepinize teşekkürler 🙂
Migi geçmiş olsun umarım ciddi değildir.. en kısa sürede sağlığına kavuşur..
Esra ben olayı kuruma mal etmek istemiyorum sadece yazıda adı geçsin istedim ve eminim akademik olarak anti-demokratik bir yaşam yok orada.. yani umarım çünkü o zaman yaptığım işte yalan söylemiş olduğumu düşüneceğim…
sanırım idari kadroda bu durum söz konusu .. o yüzden kurum adı geçirdim yazımda.. ama Türkiyedeki haklısın .. herkesin işine geldiği yere kadar.. rahatsız ederse sustururuz mantığı genel hüküm sürmekte buralarda..
Biyonikkedi says:
29 Kasım 2007 at 01:06Çocukl bir evde temizlik mii?Bırak allasen Ayça.Çocuk hastalanmayacak kadar temiz olsun yeter:)
Dediğin gibi Erinin özgür ortamından daha önemli ne olabilir ki.
Bir zaman gelecek o mis gibi tuttuğumuz evlerimizi kirletecek çocuğumuz bile olmayacak.Okul için,askerlik için,evlilik için,yurtdış eğt.için şu bu nedenlerle uçup gidecek yavru kuşlar.
Ara Güler’e gerek yok ayrıca,enstantene harika!
Ve Erin efendi tez ısırıla!
Biyo
sabahnur says:
29 Kasım 2007 at 01:32“Hep Küçük Şeyler Bizi Savaştıran
Küçük Şeyler Bizi Barıştıran
Hep Küçük Şeyler Seni Sevdiğim
Küçük Şeyler Seni Üzdüğüm
Küçük Şeyler Hepsi Minicik Şeyler
Bizi Yönlendiren, Sevindiren, Düşündüren”
..
demiş üstad B.Ortaçgil 🙂
Bebişlerin dagınıklıkları bile harika!
AyçA says:
29 Kasım 2007 at 13:00Biyo bende aynı fikirdeyim gün geliyor ev mum gibi duruyor da bozan olsa diye balıyor insan di mi??:)) teşekkür efenim ..
Sabahnur teşekkür güzel dizeler için ..
k.i.s.d. says:
29 Kasım 2007 at 15:43Biz büyüyene kadar evimiz çıfıt çarşısı tabirine ayna görevi görmüştür her halde. Çok net hatırlıyorum 5 yaşlarındayım, oturma odasındaki çekyatlardan birinin üstünü komple kapatmış bir bebek evi projem vardı. Evde bulduğum çer-çöp- gereksiz malzeme ne varsa bir ev inşa ediyordum. Annemle babam diğer çekyata mahkum olmuşlardı:) beni de hiç ellemezlerdi sağolsunlar.
Şimdi düşündüm de, annem temizlik hastası olsaydı çok mutsuz olurdum herhalde.
AyçA says:
29 Kasım 2007 at 17:46🙂 teşekkürler k.i.d.s…sanırım annemde öyle olsa bende mutsuz olurdum .. bende olmayacağım …
meltem says:
29 Kasım 2007 at 17:56Annem kısa süreli kaçamak tatil yaparken abimle ben halamlarda kalırdık, zaten tatilden bin kat iyi bir yerdi orası çünkü halam, biz dahil 2 de kuzenimi alır eve, salonun orta yerine bulduğu bütün çarşaf-nevresimlerle kocamann bir çadır inşaa ederdi.
Minik bir mutfak tüpümüz bile vardı ve bize en sevdiğimiz yemeği, patates-köfte kızartırdı. Bilmem kaç saat türlü oyunlar oynardık o çadırda sanki bambaşka bir dünyaydı.
Birde yaz aylarında balkonun ortasına en büyük leğeniyle su doldururdu biz içinde saatlerce oynardık, bebeklerime nerde buldularsa tahtalardan yatak yaptılar, elbise, yorgan,yastık diktiler, bunların hepsinide tüm işlerini bırakıp sadece bize odaklanarak yaptılar.
Hiç birşeyle kısıtlamadan tamamen hayal gücümüzde yaratıp istediğimiz herşeyi uygulamaya koydular ve sadece 4 duvar içinde…
Umarım bende onlar kadar harika, özverili, sabırlı, sonsuz sevgi dolu bir hala ve anne olabilirim.
Çocuklar,kendileri için yapılan bu eğlenceli anları bence hiç unutmuyorlar. Misal işte ben üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hayatımın en eğlenceli dönemlerindendi onlardaki tatilim.
köşenin delisi says:
29 Kasım 2007 at 18:20ehi ehi, sen buna dağınıklık mı diyorsuni gel bi de bizim evi gör..hele bi de kedilerin cinlenme saati gelmişse ooooohh :))