“Bu yapıcı eleştiriyi kabul etmeniz dileğiyle” diyerek ilgili kurumlara da gönderdiğim bu yazıyı bu alanda da paylaşmak istiyorum. 18 senedir bu blogda o kadar çok eleştiri yazısı yazdım ki. Bazılarına demin baktım. Yorumlarda hep ” ayy haklısın ama boş ver” leri gördükçe yazmaya devam etmek benim için sorumluluktur diye düşünüyorum. Adaleti ben mi sağlayacağım?? Evet belki de ben sağlayacağım. Kanıma dokunanı paylaşmamak, gördüğüme kör olmak beni de bir parçası yapar. Belki de birilerine dokunup bir noktadan başlamasını sağlar en nihayetinde eleştiri.
İlgili kuruma yazdığım yazının tamamı aşağıdadır.
Bu yazı 2024 Türkiye’sinde yüzlerce organizasyon kabiliyetine sahip yetenekli insan varken, 12-13 Ekim 2024 tarihinde ÇÖMÜ ve Çanakkale Belediyesi işbirliği ile yapılan tüm halkın davetli olduğu bir şenliğin organizasyonuna yönelik eleştiridir. Kime nereye göndereceğimi bilemedim ancak sesimi de içinde tutmak istemedim.
13 Ekim günü Çanakkale’nin tek güzel sanatlar lisesi olan Akçansa Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümü öğrencileri bu festivalde sahne aldılar. Benim oğlum da bu çocuklardan biri. Keyifle izlemeye gittik. Eleştirimi hem bu şehrin bir sakini hem de genç bir sanatçının velisi olarak yazıyorum
Çocuklarımız herkesin konuştuğu, bağrıştığı, hemen yan tarafta küçük çocukların trambolinde zıplayıp bağır çağır oynadığı bir alanda, keman piyano gitar seslerini duyurmaya çalıştıkları bir konser verdiler.
Görüntü şu şekilde: sahneye gelen başlayıp sonra bitirip çıkıyor, yoldan geçerken iki tuşa basıp gitmişler gibi. Öncesindeki etkinleri yazmayacağım oraya da bulaşmak istemiyorum.
Bu çocuklarımız için bence bir tecrübedir. Bu durumu benim kadar dert edinmemiş de olabilirler. Sahneye her çıkışları onları geleceğe hazırlamaktadır ve her şartta işlerini yapabileceklerini öğrenmektedirler. Hayatın her zaman tozpembe olmadığını biliyoruz ve onlar da öğreniyor.
Fakat bu kent festivalinde sanata ve sanatçıya değer verilmediğini düşünüyorum. Sanata ve sanatçıya değer verilmiyor diye eleştirenlerin de buna sessiz kalmasına dayanamıyorum. Detaylandırmama ve gözlemlerimi yazmama izin verin.
- Sahnede bir dijital klavye var. Bu klavye ile elbette Chopin çalmak mümkün değil. Bir iki öğrencinin denemesi ile cihaz sorun çıkardı. Sorun ortaya çıkınca üniversiteden getirilmiş olduğunu zannettiğimiz pedalı olmayan oldukça eski ve kalitesiz bir piyanoyu sahneye çıkarttılar. Bu piyanonun pedalı olmadığı için çocuklardan biri eserini çalamadı çünkü pedalsız çalması mümkün değildi.
Piyanonun üniversiteden geldiğine emin değiliz. Eğer gelmediyse etkinlik ev sahibi olan üniversite neden bir piyano göndermedi. Eğer gönderdiyse neden olabilecek en kötüsü geldi? Her durumda da elle tutulamayan bir durum var ortada. - Çocuklar sahneye çıkarken isimleri ve çalacakları eserler anons edilmedi. Bu bana göre çok büyük bir kabalıktı. Ne kadar ayıp ki gencecik çocuklar sahne alıyor ve organizasyon bu çocukların adını bizlere sunacak birini sahneye koyamıyor. Sahnenin arkasında bir barkovizyon vardı. Bir sunucu organize edilemediyse bile buraya çocukların adı yansıtılmalıydı. Hadi diyelim isimleri yansıtılmadı okulun adı yansıtılmalıydı. Bu çocukları son derece kısıtlı şartlarda yetiştiren öğretmenler ve aynı şartlarda sanatlarını öğrenmek için çaba ve emek harcayan bu çocuklar bunu hak ediyor. Dünya’nın neresinde görülmüş sahneye çıkan kişinin adının zikredilmediği !!!
- Son eseri çalan çocuk son tuşa basar basmaz arka taraftan
konserin bittiği duyuruldu.
(demek ki elinde mikrofon olan bir de yetkili vardı!!)
Pilav dağıtımının devam ettiği belirtildi.
Bu çocuklara kıymetli bir şey yaptıkları değeri verilmeden seyirci pilava yönlendirildi.
Haziran ayında Erinle beraber Rusya’da piyano festivaline katıldık. Şimdi oradaki birkaç gözlemimi yazmama izin verin.
Sahneye çıkan öğrenci adı soyadı, çalacağı eser bestecisi ve onu yetiştiren öğretmenin adı söylendikten sonra alkışlar eşliğine enstrümanını çalmaya başlıyor.
Ayakları pedala yetişmeyen çocuklar için sahneye özel olarak taşınabilir bir pedal getiriliyor.
Tüm sanatçılar eserlerini bitirince hepsi sahneye davet ediliyor. Seyircinin alkışları eşliğinde katılım belgeleri ve ödülleri veriliyor. Ardından, o şekilde alandan ayrılıyorlar.
Festivalin içeriği büyüklüğü vs hiç bir önemi yok. Yapılan işe kıymet vermek benim meselem ve yapılan işe kıymet vermek budur. İnsana, gençlere, sanata, sanatçıya kıymet vermek budur.
Bizim yetişkinler olarak gençlere bu şekilde örnek olmamızdan utanç duydum. Bu çocuklara aidiyet duygusu nasıl aşılanacak merak ediyorum?
Bir işi yapmayı bilmiyorsan yapmamalısın. Yapacaksan da düsturuna uygun olmalı ki biz de kalkıp hem çocuklarımızı hem de organizasyonu doğru dürüst alkışlayabilelim.
Bu çocukların verdiği emeğe, bu verilen emeğin arkasında duran öğretmenlerine, velilerine ve bir sanat lisesine yapılan bu kabalığı bir veli olarak kınıyorum.
Bu organizasyonu yapan, yapması için elini taşın altına koyan her kim varsa bundan utanç duymalı.
Umarım bu yazımı bu etkinlikte payı olanlardan ve onlara bu işi verenlerden birileri okur da bundan sonraki organizasyonları ehil olmayan ellere vermezler.
Ve inşallah bu şehir 65 yaş üzeri yaşlılarına sahip çıktığı gibi gençlerine de sahip çıkmaya niyet eder.
Ben buraya kendimize ait bölümü oğlumun ismiyle bırakıyorum. Çünkü isminin zikredilmesini herkes hak eder!
Videoda da göreceğiniz gibi neredeyse yanına oturacak gibi eser boyunca çekim yapan arkadaşa da söylenecek kelime bulamadım. Ben olsam piyanoyu bırakır “gel abi sen çal” derdim.
derdim!