Gökçekısık ıssız istasyon olarak biryerlerde gözüme çarptıktan bir süre sonra içimdeki merak bizi 26 Ekim gecesi yola çıkarttı.Sabah 04:30da istasyona vardığımızda havanın -5 dereceyi gösterdiğini gördük, gerçektende kuru bir soğuk vardı.
Ve öğrendik ki eğer İstanbul’dan direkt Doğu ekspresine binseydik hiç Eskişehir’de durmadan Gökçekısık istasyonuna inebilirmişiz fakat ben dia almayı unuttuğum için Eskişehir’e her durumda uğramak zorunda olduğumuzdan Doğu ekspresine bile binseydik sabahı Eskişehir’de karşılamamız gerekecekti.Saat 07:30 ‘da ve 10:55 ‘te Gökçekısık’a tren olduğunu öğrendik ve birer çorba içip ne yapacağımıza karar verdik. Önce biraz uyuyacaktık ve bekleme salonuna geçtik. Aman sakın sizde önce uyumaya karar vermeyin: uyumak yasak!! Ancak sandalyede oturup başınızı öne doğru eğip çaktırmadan gözlerinizi kapatıp uyursanız bu olur.. sakın “söööyle bir uzanayım saat sabahın bir körü trene kadar dinleneyim” demeyin. Tabii bu olaydan sonra tartışmalar birbirini kovaladı ve bir polis ile ciddi memleket kurtarma konuları konuşurken vakit geçirmeye başladık. Tam o anda güzel memleketimin başka bir dumurunuda yaşadık. Bekleme salonun önünden geçen 3 travestiye o çok ciddi bize yasaklar koyan polis arkadaşımız” nasılsız? yalarım “diye laf atınca ve karşılığında ” diyosuuunnn” diye bir cevap alınca.. daha söylenecek birşey kalmamıştı. İyi sabahlar diyip Eskişehir sokaklarına uzandık. Henüz fotografçılar açılmadığı için bir börekçiye girdik ve çaylarımızı içip kahvaltımızı yaptık. Fotografçıda açıldıktan sonra alacağımızı alıp çantalarımız yüklenip sora sora E-5 Eskişehir – Kütahya yolu üzerinde otobüs beklemeye başladık.
Hava soğuk ama neyseki güneş var fakat ne gelen ne giden.. en sonunda otostop yapmaya karar verdik;duran yok.. Gökçekısık’ı bilen ise hiç yok..bir süre sonra bir kamyonet durdu bizi aldı ..bir benzinciden bahsetmişlerdi şehirde bize . benzinciyi gördük ama inatla Gökçekısık sapağının sağda olduğu saplantısıyla ilerlediğimiz için sadece benzinciyi görmekle yetinmek durumunda kalmışız. 10 km geçtiniz dediler bir daha beklemeye başladık yolda , sırtlar çanta , biz özgürüz reklamı eşliğinde, soğuk havada.. ne duran var ne alan.. yine bir kamyonet ama yine sapağı bulamıyoruz. Musaözü köyüne giden sapakta indik.Milli parka çıkan yolun başında bir araba durdu tesadüfen. Bizi 1 – 2 km ileride tekrar bıraktı.Ne kadar yol olduğu bilenmediğinde 1 – 2 km yi arabayla gitmek inanın çok keyifli.. Uzunca bir süre şarkılar türküler eşliğinde yürüdük yaklaşık 3 – 4 km kadar ve milli parkın girişine geldik. Girişten sağa doğru inen yol Gökçe kısık’a gidiyor dediler indik.. şekerpancarı tarlalarına geldik.Bir sürede traktör üstünde ilerledik , zaman zaman da yürüdük.. en sonunda gökçekısık sapağına geldik ancak henüz köye 8 km olduğunu görünce yürümektende başka şansımız olmayınca ben artık isyan etmek üzereydim. Tekrar başladık yürümeye.. yukarılarda birileri beni seviyordu sanırım bir araba geçti o ıssız yoldan .. tesadüfe bak Gökçekısık’a gidiyormuş. Atladık ve geldik uğruna bunca eziyet çektiğimiz köye.. ve.. geçekten ıssız istasyon adını hakeden bir köy : in cin top oynuyor köyde.. bir iki hanede insanlar var o kadar. Yemeğimiz yok ama bakkalda yok.. en yakın bakkla 4 km ileride Yenisofuça köyünde.. pancarlarını tarttıran köylülerde ikisine yardım ettik onlarda bizi Yenisofuça köyüne kadar bıraktılar. Ufak bir makkladan alışverişimizi yaptıktan sonra köyün 1 -2 km kadar arkasındaki köylülerin çamlık dediği oysa tek tük ağacın üstelikte çam olmadan durduğu bir düzlüğe kampımızı attık. O kadar yorgunmuşuz ki yolda geçerken bir köylü kadının sıcak sıcak pişirdiği bulguru yedikten sonra ben titreyerek uyanana kadar sızıp gitmişim.
Uyandığımda çadırın içinde , uyku tulumuda sıcak sıcak buldum kendimi.. hava kararmış , ateşimiz Alpay ve Çağlar tarafından yakılmış , bizi köye getiren iki arkadaşla koyu bir sohbet başlamış bile.. o sıcak çadırı bırakıp çıkmak zor oldu ama .. yemek yemek daha ağır bastı sanırım. Ancak hava gerçekten çok soğuktu.
En trajik olay bu gezide zavallı Çağlar’ın tek pol ve bir bezden oluşan çadırında +20’lik uyku tulumunda zar zor ısındığı bir zamanda köyden gelen iki kişinin , çadırın ipinin bağlı olduğu taşa çarpıp çadırı Çağlar’ın yüzüne indirmesi oldu sanırım. Köyden muhtar emmi göndermiş onları , gece ayaz gelsinler misafirhanede uyusunlar demiş muhtar emmi.. asıl maksat muhabbet. ortam yok deyip , Çağlar’ı ve bizi dipfrizde bırakıp gittiler..
Sabah oldukça geç uyandık , hem soğuk hem yorgunluk hem uykusuzluk bizden sabahın erken saatlerini çaldı.Bir gece önce öğrendiğimize göre Yenisofua’nın etrafında artık işletilmeyen tarihi hamamlar, şifalı sular ve birde bir define bulunmuş kilise varmıs görülmesi gereken , birde haralar. Hiçbirini göremedik çünkü pazar günü Eskişehir’e nasıl dönebileceğimizi bilmiyorduk. Riske atmamak için toparlanıp dönüş yoluna geçtik. Hamamları , kiliseyi bir sonraki sefere bırakıp.
Birgün önce traktörde geldiğimiz yolu bu sefer yürüyerek dönmek zorunda kaldık. Yenisofuça – Gökçekısık arası 4 km , fazla değil ; Gökçekısık istasyonuna vardığımızda in ve cinler hala maça devam ediyorlardı:istasyonda bile. İşte o zaman Eskişehir’e kadar yürümek gibi bir senaryo ile karşı karşıya kaldık çünkü 15:30 daki tren iptal olmuşru ve en erken 18:00 de vardı.
Yolun kenarına matlarımızı serdik , ne varsa yiyecek tüketmek üzere oturduk .. yedik yarım saat içtik yarım saat ne gelen var ne giden.. saat 3’e doğru bir araba geçiyordu durdurduk. Şanslıydık sanırım direkt Eskişehir’e kadar gidiyorlarmış. Atladık arabaya. Dönüş yolunda nerede yanlış yaptığımızı farkettik: Gökçekısık değil Gökçekısık istasyonu nerede diye sormalıymışız Eskişehir’de.. o zaman direkt şehrin içinden geçen yolu takip ederek önce Kızılinler köyünü geçip istasyona ulaşabilirmişiz.Olsun biz birçok köy gördük dedik .. Bir dahaki sefere şehir içinden gidip önce Kızılinler köyüne uğramamız gerektiğini bir kenara yazarak:- kızıl mağaralar eskiden mezar olarak kullanılıyormuş ve gerçekten görmeye değer; zaten gerçekten çok ilginç bir yer. Friglerin yerleşmiş olduğu bu bölgede çoğunlukla hazine aranıyor sanırım ; bütün köylüler aletlerimiz sordu durdu … bilseydik almaz mıydık bir kaç arama aleti??:) Fakat gerçekten görecek çok şey var bu bölgede ve ayrıca çok güzel bir bisiklet parkuru.
Saat 17:00’de Doğu ekpresine bindik.. yavaş yavaş İstanbul’a geri döndük.
Ulaşım: Tren ile ;Gökçekısık’ta duran ekpresler olduğu gibi , Eskişehirde inip Gökçekısık trenine binilebilir.
Arabay ile; Eskişehir – Kütahya yolu üzerinde Eskişehirden 25 km sonra Kızılinler, Gökçekısık köylerine giden sapaktan giriliyor. Yol dümdüz Gökçekısık’a çıkartıyor. Yol sürekli devam edildiğinde Yenisofça köyüne oaradanda Porsuk Çayı yanındaki kamp alanlarına kadar gidiyor.