Ben bu kitabı ilk okuduğumda çok gülmüştüm. Evinizde bir toddler ( emekleyen/yürüyen çocuk mu oluyor çevirisi bilemedim ama 8 ay 5 yaş arasını kapsıyor sanırım) varsa onun bir CAVE MAN yani MAĞARA ADAMI olduğunu ve ilkel biri olduğunu kabullenin diyordu. Bugün bu ifadeleri ağzından duymak daha da eğlenceli oldu Dr. Harvey Karp’ın. O zamanlar kitaptan pek faydalanamadım çünkü çok anlamamıştım ancak insan dinleyince daha iyi yerleşiyor galiba kafasına.
Bu yaş grubundaki çocukların %50’sini durdurmanın zor olduğunu söylüyor Dr.Karp ancak durdurmak için bazı tekniklerden bahsediyor. Bu teknikler ile aynı bebeklerde olduğu gibi kolay çocuğu daha kolay, zor çocuğu kolay çocuk haline getirmenin mümkün olduğundan bahsediyor.
TODDLER = CAVEMAN
Yani evdeki çocuğunuz aslında çok ilkel mağara devrinde yaşayan bir varlık. 4 yaşındaki çocuğunuzdan bir şeyler bekleyebilirsiniz : oyuncağını paylaşmasını, arkadaşına vurmamasını v.s ama 1 yaşındaki çocuğunuz yüzünüze tükürür çünkü o bir MAĞARA ADAMIDIR!
Yapılan bir hata : Onlar sinirli / öfkeli –> ebeveyn sakin. Çocuk bir şey yapıyor ve çok öfkeli karşısında :
“canım benim seni anlıyorum şu anda çok kızgınsın tamam bir şey yok geçti” şimdi gibi cümleler ile anne ya da babasını görüyor. Kendinizi düşünün bu şekilde sakinleşebilir misiniz ? Çocuğunuz öfkeliyse kelimeleri yüksek sesle söylemelisiniz.
Gün içerisinde işe gitmek kolay ancak evde bir toddler ile tam bir gün geçirmek çok zor. O çocukların o yaşta olması zordur, hareketlidirler ve evde ya aşırı uyarılırlar ( tv – video v.b ile ) ya da yetersiz uyarırlar. Çocukların dışarı çıkmaya, hava almaya, toprağa dokunmaya, çimleri ellemeye, köpek peşinde koşmaya ihtiyacı vardır. Hiperaktif ise tüm günü parkta geçirin sonra eve gelin yemeğini yesin uyusun ama tüm günü evde geçirirse EYVAH!
Bu çocukların beyni henüz gelişmemiştir. Beyin iki bölümden oluşur sol beyin ( iletişimi sağlar ) sağ beyin ( kelimesiz iletişim/duyguyuları sağlar ). Çocuklarda sol beyin yeterince gelişmemiştir ve sinirlendiklerinde devre dışı kalarak tamamen sağ beyin çalışır. Çocuklar sizin cümlelerinizi değil ses tonunuzu ve hareketlerinizi anlarlar. 9 aylık bir çocuğa gidip” çok üzgünüm biliyor musun” derseniz anlamaz ama yanına ağlayarak giderseniz o size dokunmak isteyecektir.
Ebeveynler ise çocuklara karşı sürekli mantıklı olmaya çalışırlar. Mesela iki çocuk topu paylaşamadı anne hemen uzun uzun anlatmaya başlar ancak çocuk devam eder çünkü ANLAMAZ! ve siz çok konuşursanız o sizin hala anlamadığınızı düşünür ve daha çok yaptığını yaparak size mesaj iletmeye çalışır.
Fazla mantık + uzun cümleler ve sakin davranışlar bir hatadır. Onlar sakinse tamam siz de sakin kalabilirsiniz ama değillerse bilin ki sol beyin devre dışı o zaman kısa cümleler ile ifade edin .
Unutmayın onlar mutlu ve ilkeller 🙂
Onlar mağara insanıysa siz olmamalısınız sizin 21. yy da yaşamanız lazım.
* FAST FOOD KURALI ~ dikkat çekmeye açlık duymak gibi bir şey !
Sakin konuşmak tenis maçı gibidir, iki insan sakindir ve :
– merhaba
– merhaba nasılsın?
– iyiyim sen nasılsın?
şeklinde seyreder. Bu bebekle de aynıdır
– Merhaba bebeğim
– aguu
-nasılsın canım benim
– agu….
ancak sinirliyken/üzgünken konuşmanın seyri değişmelidir. Buna fast food kuralı denir.
Çocuklar sinirliyken sağır olurlar!
TODDLER_ESE _ Çocuk dili: Onların dilini konuşun!
Kısa cümleler
tekrar etmek
onların enerjisine inmek ya da çıkmak ( yere yattıysa siz de yatın!) yani duygularıın yansıtın, siz de aynısını yapın!
bir yere geç kaldınız ve : tanrım çok özür dilerim yok, tıkalıydı şöyledi böyledi özür dierim bir daha olmayaacak ” gibi bir cümle karşınızdaki insanın öfkesini bastırmaz ancak
” biliyorum geç kaldım.. özür dilerimm. gerçekten özür dilerim kusura bakma gibi bir yaklaşım karşınızdakini sakinleştircektir.
Diyelim telefon ile konuşuyorsunuz ve çocuğunuz size bir şey söylemek istiyor. Telefondakine ” bir dakika ” deyip çocuğunuza dönün ve ” evet ne söylüyorsun ” diyin tam söyleyecekken arkanızı dönüp telefondakine cevap verin ve telefonu kapatın. Böylece bebeğiniz hem sizin yaşadığınızı yaşamış oldu hem de bekleyerek sizi ” aferin şimdi göster bakalım ” gibi bir ödülendirme şansını elde etti.
Yerde deli gibi bağırınarak yatan bir mağara adamınız var diyelim ne yapmalısınız.
Eğilip yanına uzun uzun sakinleştirmeye çalışmayın 🙂
Aynen onun ses tonunda ” evet çok güzel bağırıyorsun evet evet ” diyerek arkanızı dönün ve başka bir şeyle uğraşın/ uğraşıyormuş gibi yapın. 10 sn sonra susmadıya geri dönün ve ” oww evet hala çok güzel bağırıyorsun” diyin..
Diyelim makarnasını dağıtıyor siz gülerek ” ama makarnanı öyle yapmamalısııınn” derseniz o yapmaya devam edecektir ama ellerinizi çırparak sert bir ifade ile ” çikolata çikolata” diye bile bir şey söylerseniz makarnasını atmayı bırakması normaldir. Devam ediyor: tekrarlayın! o zaman çocuk” hmm ben bunu yapınca çikolata diyor bunda bir iş var” diyecektir.
Onlara güçlü olduklarını hissettirin! Birine 100liranız varsa ve yarısını verirseniz bu iyidir 50 sizde kalır. 60 ve 40 da iyidir ancak çocuklar sizden 90 ister 10 size verir.! Oyun oynarken onların becermesine izin verin:) Siz beceremeyin.
Anahtar kelime iletişimde: kısa kelimeler, çok tekrar ve yansıtma!
devamını not tutmadım ama ben bunu Erin’e yapıyorum. Sen bağırıyorsun ve gerçekten bu şımarıklığın daniskası şimdi benim yapacak işlerim var istersen sen bağırmaya devam et bittiğinde beraber bir şeyler yaparız mesajı vermek oluyor bu ve işe yarıyor.
happiest toddler on the block ~ mahallenin en mutlu yumurcağı olarak türkçeye çevirilmiş. Diğer kitabı henüz çevirilmedi.
Birinci bölüm 0-8 aylık bebekler ile ilgili olan şurada —>
Comments(18)
burcu demirel says:
21 Temmuz 2010 at 22:30farkinda olmadan ben de ayni seyi baska yolla yapiyormusum..bizim evde bir aglama odamiz var mesela. poyraz ne zaman yersiz yere tutturmak icin aglasa , hadi annecim aglama odasina diyorum, gidip orda aglamaya devam ediyor. ama bakti kendi basina ve aglarken onu dinleyen kimse yok, bitti anne deyip yanima geliyor(cok kisa bir sure sonra) ve kaldigimiz yerden devam ediyoruz. bu gercekten cok ise yariyor cunku cocuk ne yaptiginin farkina variyor orada..daha dogrusu bos yere mizikladigini farkediyor..hatta eve misafir gelmis aglayan cocuklara aglama odasini kendi onerir hale geldi 🙂
ElfAna says:
21 Temmuz 2010 at 22:05Ayca’ cigim, cok guzel bir paylasim. Aklim orada kalmisti dogrusu. Tesekkurler bu kadar hizli davrandigin icin.
AyçA says:
22 Temmuz 2010 at 00:39Rica ederim Elif.. bir önceki yorumlarda dedim de bir daha diyeyim heyecanıma yenik düştüm yazdım hemen :))
Burcu bunu bende yapıyorum oda yıok ama ağladığı zaman sokakta özellikle gel kenara geçelim sen orada ağla diyorum başlarda anlamıyordu sonra ne zaman ağlaması gelse hadi gel kenara diyorum böyle yürümeyelim ağla bitsin devam ederiz bir bakıyorum kenara bile geçmeden susuyor :))) saçma bir mızıklanma olduğunu fark ediyor herhalde .. 🙂 bu sihri bulduğumdanberi çok rahatladım ben :)))
Zeynep says:
22 Temmuz 2010 at 08:35Ayca’ cım iyiki de yazmışsın, bu kitap evde ortalıkta dolaşıyor devamlı, her okuduğumda hem çok eğleniyorum hem de başka bir nokta yakalıyorum. Sadece bir kere Çağlar’ la Arda’ ya onun dilini konuşmayı denedik ve gerçekten işe yaradı.Birden bağırmayı kesip ne diyor bunlar yahu diye yüzümüze bakmaya başladı 🙂 Ama inan çok komik bir durum, arkasından oturup kendimize güldük bayağı bir süre 🙂 sanırım alışana kadar bir süre denemek lazım..sevgiler Zeynep.
AyçA says:
22 Temmuz 2010 at 08:51Ya evet biraz komik hissediyor insan hele de sokakta falan olunca 🙂 ama sonra hareket biçimine dönüşüyor ve umursmıyorsun bile..
berna&ceylin says:
22 Temmuz 2010 at 08:59Aycacım ellerine sağlık. bende gidemedim diye çok hayıflanmıştım. birebir katılmak gibi olmasada çok aydınlatıcı oldu yazdıkların. Birde benim de senin gibi içgudusel olarak dogru yaptığımız şeyler oldugunu öğrenmek içimi çok ferahlattı. bizde ceylinin ilk 3 ayında kolikle mucadele ettik ve tam anlamıyla el yordamıyla buldugumuz yontemler Karp’ın yontemiyle örtüşüyor. ilk fırsatta kitabını da alıp okuyacağım. sanırım kafama en cok uyan kitap bu olacak. sevgiler berna
Güneş says:
22 Temmuz 2010 at 10:17Ayça süpersin hızır gibi yetiştin, o karede olmayı çok isterdim.. Begüm ağladığında bende ona tamam istediğin kadar ağlayabilirsin diyorum 🙂 hemen susup tamam alamıycam bitti diyor 🙂
Sevgiler.
Aysegul says:
22 Temmuz 2010 at 13:37Ellerine sağlık Ayça 🙂 harikasın çok tşk ler
AyçA says:
22 Temmuz 2010 at 15:14Teşekkür ederim Ayşegül ..
Zeynep A. says:
22 Temmuz 2010 at 13:38Ayça, naçizane önerim, kitabı eğer tekrar okuyacak olursan, sadece senin çocuğunun yaş dönemini okuman. Daha anlaşılır ve akılda kalıcı oluyor. Önünde onun yazdığı örnekler durumlardan birebir oluyor çünkü.
Ben büyük kızım Aslı’da hepsini deneyip güzel sonuçlara ulaştığımı söyleyebilirim. Bence birçok çocuğa göre 2 ve 3 yaş sendromlarını iyi atlattık biz. Ki aslında çok inatçı bir yapısı vardır.
AyçA says:
22 Temmuz 2010 at 15:13evet okuycam kitabı bir daha ve senin dediğin gibi Zeynep ..gerçi bizim pek krizimiz yok ama bilgi sahibi olmak her zaman artı bir değer katar değil mi 🙂
ikizbebek says:
22 Temmuz 2010 at 15:11Ayça, paylaşım için çok teşekkürler.
Ben, şu yemek dağıtma sırasında el çırparak,çikolata çikolaya olayına takıldım.
benimkiler bu sefer yemeği bırakıp ,anne çikota istiyoruz derler. 🙂
AyçA says:
22 Temmuz 2010 at 15:12hahah 🙂 ben de kurabiye kısmına takıldım beklediğin için sana iki tane kurabiye desem bir sonraki sefer 3 tane ister 😀
Aylin Atasagun says:
22 Temmuz 2010 at 16:08Çok güzel yazmışsın Ayçacım.Ben de küçük mağara adamımla iletişim kurarken bunlara dikkat etmeye çalışıy(d)um. Genel doğal pedagojik yöntemler 🙂 Herzaman ve herkeste işe yarar. Bkz:Öğretmenliğini yaptığım zihinsel engelliler sınıfı ve aileleri… Okurken gülümsettin beni 🙂 Ço kteşekkür ederim paylaştığın için.İzmir’ de olduğumuz için gelemedik , keşke…ama şartlar işte 🙂
Sevgiler
onuranne says:
29 Temmuz 2010 at 22:04Paylaşım için teşekkürler Ayça.Kızım 4,5 yaşında.Hep o uzun cümleleri kurmaya çalışarak ve Allaam işe yaramıyor napcam diyerek büyüttüm.Bissürü kitap okudum bu konuda.Sokaktan geçen ve çocuğuna yüksek sesle tepki veren anneleri gördükçe ” acaba doğrusu bu mu ?” diyordum.Oğlum (10 ay) için yararlanıcam mutlaka:)) Ama aynı yazarın başka kitabı yok galiba Türkiye de.Bahsettiğiniz kitap ta tükenmiş.(en azında baktığım birkaç sitede) Ha bu arada 4 yaş sonrası için kitabı yok mu bu amcanın:)
AyçA says:
29 Temmuz 2010 at 22:48onurun annesi maalesef tek kitabı türkçe olarak var bebek kitabı da çevirilecekmiş.. ama bizi geçti o kitap 🙂
kolay gelsin:)))
Ozgeee says:
1 Ağustos 2010 at 23:24Sağol verdiğin tüm linklere gittim. Siz ilgili annelerin sayesinde gitmeden gitmiş gibi oldum:) Yumurcak versiyonu olan kitabımı da okuyorum sahilde:)
instagram takipçi satın al says:
24 Ekim 2017 at 21:03Ellerine sağlık Ayça 🙂 harikasın çok tşk ler