15:50
Yorgunluktan aslında kalemi tutacak halim yok. Artık Olgunlar Yaylasındayız. Buraya ulaşabilmek için bu sabah 06:45’te yola çıktık ve tam 7 saat yol yaptık. Biraz edebi bir yanım olsa bu 7 saatten bir kitap çıkartabilirdin ne yazık ki sadece tek bir kelime kullanabiliyorum tanımlamak için : MUCİZEVİ!!
Kafamı , gözlerimi tepelere bakmaktan , ihtişamı seyretmekten indiremedim..
Sabah saat 04:00’ te uyandık; oldukça ürkütücü bir hava vardı. Bugün de kıpırdayamayacağımızı düşündüm. Sabaha kadar şimşekler çaktı. İlk defa çadırda uyuyor olmak bu kadar ürküttü beni. Bomboş bir arazide tepemde şimşekler çakarak uyuduğum ilk geceydi.. uyudum denilebilirse…başından beri korkuyordum zaten ama sanırım artık oldukça azaldı , daha rahatlamış hissediyorum kendimi.
05:00’te çadırdan çıkıp kahvaltımızı yaptık. Sis dağılmadı ama yine de yola başladık.
Gölden yukarı çıktıktan sonra yarım saatlik bir iniş ile bir dere yatağına geldik. Dere yatağı düz takip edildiği zaman yol Karadeniz Gölüne gidiyor. Dere yatağının taşlık bir alanda yayvanlaştığı yerde sağ yukarı tırmanan bir patika var. Bu patika 2,5 saatlik zor ve adına uygun bir tırmanışla ( NALETLEME TEPESİ ) 3205 m’lik yükseklikteki geçide geliyor. Bu yol çok kullanılan bir yol olduğu için çok belirgin. Aynı belirgin patika Olgunlar Yaylasına kadar devam ediyor. Geçidi inmek 1 saat , Dübedüzü’ne iniş 1 saat ve Dübedüzü Yaylasına iniş 1,5 saat oradan Olgunlar 1 saat sürüyor. Bütün bu yürüyüşlerin tamamı kamp yüküyle yapıldı ve saatler molalar eklenerek hesaplandı.
Olgunlar’da temel kamp ihtiyaçlarını karşılayacak bir bakkal var. O kadar çok yürüyüşçü geliyor ki bakkalın içi sadece kampta kullanılacak malzemeler ile dolu. Birde bakkalın içinde bulunan Olgunlar Pansiyon var. Pansiyonun karşısındaki tepedeki düzlükte kamp kuruluyor..
Sabah yola çıktığımız gölden sonraki ilk tepe sislerin içinde oldukça ürkütücü görünüyordu. Özellikle benim için fazlaca korkutucu ; o kadar ki ilk defa ağladım!! Yani bir iki damla yaş aslında ve inerken dizlerim titriyordu ama bu da aslında birkaç adım sürdü. Beni korkutan yine aslında benden başkası değildi. Bir gün önce o tepeyi sislerden kaybolmuş bir şekilde görüp gece boyunca tepemizdeki şimşekler ile uyumaya çalışırken öyle gözümde büyükmüşüm ki.. oysa oldukça normal bir iniş.
Başta sislerin içinde kaybolmuş yollar beni tedirgin etse de yürüdükçe bilinmeyene doğru gitmek keyif vermeye başladı. Hatta geçidi geçtikten sonra sisin gitmiş olmasına kızdım bile..
Naletleme geçidinden sonra yol sadece iniş. İnişleri bir türlü sevemedim , çıkmak zor olsa da çok daha keyifli.. yavaş ve tadını çıkarta çıkarta.