Son günlerde şu Derya Baykal’ın destek verdiği kutu süt kampanyasına kelimenin tam anlamıyla “GICIK” oluyorum.
Derya Baykal gibi toplumun çoğunun gönlünü almış,anne kimlikli bir kadının yanına neydüğü belirsiz ama uzman olduğu belirtilen ama vefekat ne uzmanı olduğu belli olmayan bir adamla ayakkabılarını çıkartmadan kapıdan süt alan şaşkın bir annenin evine dalması gönül almış anne kimliğine pek uymadığı gibi sinirlerimi bozuyor. Hele o kadının ” aa gerçekten mi ne salakmışım bir da kaynatıyorum mikroplar ölsün diye tü tü tüü” diye aptallaşması deli ediyor beni. Yahu aklın yok mu be kadın sormuyor musun “e peki ben yoğurt yapıcam o zamand akutu sütü kaynatınca ne olcak ?? kutu olduğu için dediğin besin değerleri yok olmayacak mı?? sütlaç falan da yapıyorum saatlerce kaynıyor ??”
Derya Baykal’ın buna destek vermesinden haz etmiyorum.
Bari en azından şişe süte destek verseydi…
Neyse efendim konum Derya Baykal da değil.. kutu sütte.. mis gibi inekten sağılmış el değmeden şişelenmiş kapıma kadar gelen Aysun the Sütçünün sütleri konumuz..
Öncesinde tatlı dilli güzel bir insan kanımca Aysun hanım.. sonrasında işini ve “kızlarını” sevdiği çok belli..
En sonrasında ise gerçekten güzel,taze, işlem görmemiş, sulu olmayan,kaynatınca üstünden kaymağı alınıp Erin’e verildiğinde ” güzelmişşş” diye onaylanan bir sütün içine koyulmuş biraz kahvenin kokusu ve tadı hiçbirşeye değişilmiyor.
İlk önce sevgili Neslihandan duydum kendisini.. sonra burada okudum. Bir mail attım hızlıca bir cevap geldi ve hemen sipariş ile bu lezzeti tatma şansina eriştim.
Sütler el değmeden sağılıyor ve kilitli kapak sıfır şişelere el değmeden dolduruluyor. Çiğ olarak 3-5 gün kaynatılmışsa 6-8 günlük raf ömrü var.
Daha sonra da burayı buldum.
Sırayla bakın :
İşini düzgün,dürüst ve severek yapana saygı duyuyorum.. ve ancak bu derece eğitimli ve işini seven çiftçi ortaya çıktığında belgesellerde gördüğümüz Alp dağlarındaki gibi inekler ve sütler ve peynirler tadabileceğiz..
Ben bu süte güvendim, Aysun hanıma da güvendim..
5 lt dedim nasıl biter.. cuma aldım şimdi sadece 1 litre kaldı!! yoğurttu,süttü, sütlaçtı derken bitiverdi.. bir güzel kaynattım içirdim Erin’e de..
Benden bu kadar…
Aysun hanım’a mail atarak ileştime geçiliyor : aysunthesutcu@gundonumu.biz.tr
Çiftlik ile ilgili bazı notlar
Comments(52)
banu says:
8 Mart 2009 at 00:24yine çıktı karşıma bu gündönümü inekleri… Okudukça Ankara’dayız alamayız diye içime oturuyor.
Annem Ziraat Mühendisi’dir. Yıllardır süt fabrikasına farklı bölgelerden gelen sütlerin, bir araya toplanıp santrifujdan geçtikten sonra bıraktığı kalıntıların ne kadar iğrenç olduğunu anlatır durur. O stajdan sonra bir süre süt içememiş ki kendisi bu yaşında bile hergün yarım litre süt içerek güne başlayan biridir. “Çiğ süt en iyisi ama neredene bulacağız – alacaksak üreticisinden emin olmalıyız” diye bizi sıkıştırır.
Burada Ziraat Fakültesinden çiğ süt alma girişimlerinde bulundum. Olmadı… Aysun Hanıma bir mesaj attım belki Ankara’ya da getirmenin bir yolunu vardır. Kısmet ne diyeyim. Olmadı bir Istanbul ziyaretimden elimde 5 litrelik süt bidonuyla dönerim artık.
Güneş says:
8 Mart 2009 at 10:09Ayça, ne güzel anlatmışsın reklamı 🙂 benim annemlerde hiç hazır süt almaz güvendiği kapı sütçüsü vardır ve gerçekten tadı tam süt tadında, benim yeğenim 1 yaşında memlekete gidip geldiğinde buradaki sütü içememişti ve Annanesi ona köyden süt gönderirdi,mutlaka inceleyeceğim bende bu siteyi,bir de sen erine ilk sütü ne zaman verdin?
Sevgiler
Nesteren says:
8 Mart 2009 at 11:39umarım daha çok insan organik tarımla ilgilenir, ilgilenir de bizde çocukken yediğimiz gerçek yumurtaya yada biber gibi kokan biberlere kavuşur gerçek sebze meyve yer gerçek süt içeriz.
amin
annevebebisi says:
8 Mart 2009 at 13:17Turkiye’nin Aysun hanim gibi isini seven insanlara ihtiyaci var 🙂 Onun adina ve sizin adiniza cok sevindim. Aysun hanim gibilerin her alanda cogalmasi dilegiyle.
Erin’in yeni yuva hayati da :)) hayirli olsun 🙂 Cok guzel, eglenceli zaman gecirir umarim Aycacim 🙂
aslı budak says:
8 Mart 2009 at 17:34Ya ben bu konuyu kaçççç zamandır herkesle paylaşayım diyorum. Bir türlü fırsat bulamadım. aylar oldu bloga yazamıyorum zaten. Şurdan azıcık yorumla ortak olayım bari sütçümün şahaneliğine. Biz sanırım 1.5 -2 aydır Aysun hanıımın sütlerini içiyoruz, mayalıyoruz. 5 lt bize yetmiyor, Naze’nin günde yarım kiloya yakın süt içtiğini, haftalık yoğurt tüketimimizin 2 kiloyu bulduğunu düşünürsek haftada 5 kilo nedir yani:)) Süt harika, ben asla pastorize edilmemiş süt içemezken şimdi NAze’ye ortak oluyorum, bazen kendime de kızıyorum zor buldum zaten diye kızıma. Afiyet olsun. Ben de fırsat bulunca yazacağım blogta.
Nalan says:
8 Mart 2009 at 19:32Reklam yorumun cuk oturmuş, ayrıca kutu süt uzun ömürlü olsun diye içine katkı maddesi koymadıklarını nerden bilelim? Şimdi köylerde çiftçilerin çoğu sağma makinaları kullanıyor süte zaten el değmiyor. Benim kuzenlerimde
bu işi yaptıklarından biliyorum ancak faydalanamıyorum çünkü onlar Niğde’de yaşıyorlar. Bizi de bilgilendirdiğin için sağol Ayça.
Özlem Eren says:
8 Mart 2009 at 19:45Ayça,
Bu konuya değindiğin için, ben de bir teşekkür etmek istiyorum. Sanıyorum bu kalitede işlenmemiş süt bulunabilecek yer sayısı çok az olduğu için, işlenmemiş sütten bahsedilince birçok insan da, doktorlarımız da tepkili. Doktorumuz şu şartları taşıyan işlenmemiş süt kullanabilirsin diye, bulacağımdan ümitsiz, elime listeyi tutuşturuvermişti.
Keşke insanımızın alım gücü ve bilinç düzeyi Derya Baykal’ı organik, işlenmemiş süt reklamında oynatacak pazarı ortaya çıkaracak düzeyde olsa ):
Ben de doğal gübre kullanılan, zirai faaliyeti olmayan, otoyoldan uzak bir bölgeyi, kemerburgaz-çiftalan köyünde Veli beyin çiftliğini öneriyorum. Gerçi bu çiftliğin sahibi işi ticari amaçlı değil, hobi olarak görüyor. Fakat çocuklu aileleri de geri çevirmiyor. Biz keçi sütümüzü de,(yavrulama dönemine göre) inek sütümüzü de çoğu zaman, gözümüzün önünde sağdırıp alıyoruz.
Çocuklar hem birçok hayvanı da doğal ortamında, bolca doğal gübreye bulanarak 🙂 görmüş oluyor.
Berceste says:
9 Mart 2009 at 02:36Super anlatim!
Para icin herseyi yaparim gomlegini giymis geliyor o reklamlarda bana Derya Baykal! Cocuklari buyuyeliberi sanirim unutmus bu durumlari.
Bir kere her ne olursa olsun, kutu sutunun saklandigi ortam sentetik. Kanserci amca bas bas anlatiyor TV’larda artik yogurda da katki maddesi girdi, evde yapin diye.
Bir de bilmem dikkat ettiniz mi? Ben Ingiltere’de denedigimde yogurtlar uzuyordu. Hani bamya ipliklenir, o misal… Turkiye’deyim, sise sutunden yapiyoruz, o da uzuyor. Yurdum sutleri saglam derken onlara da bir haller olmus. Bu uzayan yogurtlara gicigim. Ne denediysem i ih… Bir tek, organik tam yagli sut, organik maya ile denedigim coook yaklasti ama gene uzadi. Ayni seyi Turkiye’de yasamak cok aci :(((
Bu durumda en sagliklisi en safidir, en dogalidir benim gozumde. Ayrica cocukken yillarca kaynatilmis sut ictik, ninelerimiz, dedelerimiz de. Onlar bizlerden daha saglamdi! Aysun hanimlarin artmasi dilegi ile…
AyçA says:
9 Mart 2009 at 11:53Banu bir sor bakalım belki Aysun hanım’ın önereceği bir yer vardır.. neden olmasın.. varsa ve eğer denersen bizimle paylaşır mısın?
Güneş deli oluyorum bu reklama gerçekten.. Ben Erin’e 10. ayında biraz süt su karışımı vererek başlamıştım.. öyle 1 yaşını falan beklemedim .. yine de sen kendi doğrularınla hareket et :=) ben ve kardeşim 4. ayımızdan itibaren süt içmişiz hatta kardeşşim çok gazlı bir bebek olduğu için annemin de sütü olmadığından bir sürü mama süt deneyip en sonunda kapı sütünde rahat etmişler!!!.. yani kardeşim bildiğin kapı sütçüsünden alınma süt ile büyüdü.. hala da kapı sütünü çok sever :=) başta 1/3 süt koyuyordum sonra 1/2 oran yaptım en son artık 11. ayının sonlarında günde 100 cc kadar süt içiyordu .. ama emzirdiğim için çok üstüne gitmedim.. şimdi sütü çok seviyor eve inek lamyı planlıyordum ailecek süt içeriz çünkü :=) en sonunda evinde ineği olan birini bulmak iyi oldu 🙂
Nesteren hayallerimiz hatta planlarımız doğrultusunda en azından kendimiz için bunu yapacağız .. hatta ben iki de keçi istiyorum mis gibi keçi sütünden peynir falan yapayım.. du bakalım zaman nelere kadir olacak :=)
Esracım.. evet bence var ve umarım artar ve biz bu artmaya destek oluruz.. senin de bahçeni canı gönülden destekliyorum :=) bakma yoruma işine bu aralar pek giremiyorum ama heyecanla bahçeni izliyorum 😉
Aslı keşke daha önceden haberim olsaymış .. aslında ben yazdıktan sonra gördüm ki çok insan varmış bu sütü kullanan 🙁 neyse geç olsun hiç olmamasından iyidir.
Nalan UHT tekniğinde yani şu hızla ısıtılıp hızla soğutulan yani ultra high temp tekniğinde zaten sütten eser kalmıyor.. içine tatlandırmak için ne koyuyorlar allah bile ben bilmiyorum :=) sanayi toplumu işte.. bize gazlıyorlar.. Bir de Alpay’ın NTV de izlediği bir programda ki programın içeriği sağlık bakanlığının yoğurt yapma yeknikleirni değiştirmesi uzman kişinin şu sözü benim kafamda kaldı: ” biz sütün karbonhidratını proteinini v.s değil içindeki prebiyotiklerini kullanıyoruz. karbonhidrat protein v.s zaten diğer besinlerden alıyoruz yani kaynatmakta sakınca yoktur!!” insan neye inanacağını şaşırıyor.. ben doğaya bakıyorum.. ineğin memesinden süt gelmiş insanoğlu onu ateşte ısıtıp içmiş eğer doğa UHT tekniğini kullanıyor olsaydı bunu yapardı ve kutulama işleminide.. ya da belki de bu işlem ineğin memesinde oluyordur da biz bilmiyoruzdur!!.. sanayinin ürettiği hiçbirşeye inanasım yok benim .. uzattım değil mi ?? post yazmış gibi ..
Özlem aslında alım gübü ile ne kadar bağlantılı bilmiyorum.. ben şişe süt alıyorum 500ml süt 1 tl 1 kg 2 tl 5 lt 10 tl o zaman 5lt süte 12tl vermek çokd eğil üstelik kapıma kadar hijyen olarak geliyor.. alım gücünden kastın bumuydu bilmiyorum ??
Bu dediğin çifliğe bende gitmek isterim ..belki bir gezi düzenleyebilir miyiz oyun grubu listesi ile çocuklarımıza gidelim ?? keçilerin doğurduğu sütlerinin olduğu dönemde ?? ne dersin ??
Beceste çok kızdım ben Derya BAykala.. ama tüketim toplumu.. sanayi toplumu ..v.s v.s.. Aysun hanımların artmasını ben de diliyorum
Aslıcım bir dene bakalım .. en azından hijyenine çok güvendim .. Bir de yoğurtta çoban iyi bir marka gibi geliyor bana.. yine de evde mayalamaya devam ! :=)
AyçA says:
9 Mart 2009 at 13:55Sütün fabrikalara ne kadara gittiğini düşünmek bile istemiyorum :=)
Keçi sütünü taze olarak bulamadığım için hiç yoğurt mayalamadım umarın seninle bu şansı yakalayacağız :=)
Bende kendi yoğurtdumu maya olarak kullanıyorum ama bir kaç sefer sonra yine hazır yoğurt ile mayalıyorum.
İnsan sağlığı gelişen teknoloji, ilerleyen sanayi ile pek 1. plana geçecek gibi durmuyor.. ama ne zaman ki biz market raflarından kışın ortasında domates almayı tercih etmeyeceğiz o zaman üretici kışın domates üretmeyecek!!.. bilmem anlatabildim mi :=)
Özlem bu gezi meselesine olumlu bakmana sevindim hem de çok:=) eğer h.sonu olabilirse daha çok katılım olur diye düşünüyorum ..
Şimdiden heyecanlandım 😉
Teşekkürler
Özlem Eren says:
9 Mart 2009 at 13:27Ayçacığım,
Alım gücü derken, kişi başına düşen süt tüketiminden bahsetmek istemiştim. Bizim ülkemizde ortalamanın altında. Tabi ki bu sadece çok tüketmekle de düzelebilecek birşey değil öyle olsa Amerika bu sorunu halletmişti.
Süt tüketimi artsa, sonra tüketenler kalitelisini tercih etmeye başlasa. Sonuçta bu arz talep meselesi.
İşlenmemiş süt de, suni gübre ile beslenmeyen, hormon yüklemesi yapılmamış hayvanlardan elimize ulaşsa.
Biz şimdi cebimizden aynı parayı çıkarıyoruz haklısın. Fakat aynı süt fabrikalara kimbilir hangi rakama gidiyor. İşin içine sonuçta ticari kaygılar ve ekonomi politikası giriyor. İnsan sağlığı 1. plana hangi koşullarda geçer ben o günleri göreceğimi sanmıyorum ):
Yoğurt mayalamaya aslında prebiyotik yoğurt ile ya da bulunabiliyorsa doğal yoğurt(mesela silivride arslanlı ya da çiftalan köyünde, çiftalan yoğurdu) ile başlayıp sonra mayaladığın yoğurdu, maya olarak kullanmak en doğrusu. İnek sütünden yoğurt hali ile biraz cıvık oluyor. Manda sütünü denemedim ama keçi sütünden mayalanan yoğurt kaymak kıvamında oluyor. Sonra o maya olarak kullanılınca daha kaliteli oluyor yoğurt.
Ayça nisan, mayıs yavrulama dönemleri. Nisan ortasına doğru hava da daha uygun olur. Bir gezi düzenleriz. Ben görüşüp günü belirler, sana iletirim. Kesinlikle çocuklar için çok keyifli olur.
damla says:
9 Mart 2009 at 18:27Derya hanim kesinlikle cok dogru bir noktaya parmak basiyor ve toplum bilincinin gelistirilmesine katkida ebulunuyor. Bence acik sut almak oldukca dusunulmesi gereken bir durum. Bir universite mikrobiyoloji hocasi olarak Derya Hanima tam destek veriyorum.
damla says:
9 Mart 2009 at 18:33Bilgi notu: Reklamda kaynatmaktan kasit icindeki mikrobiyolojik aktivitenin azaltilmasina yoneliktir. Ancak kaynayan her protein linear yapiya gecer ve 3 boyutlu yapısını kaybeder. Sirf bu sebepten oturu Pastorizasyon teknigi bulunmustur. Cunku tum hayvansal proteinler 50 derece ustunde bozulurlar. Kaynatarak sutlac vermek ya da yogurt yapmak arasinda reklamda kastedilen anlam bulunmamaktadir. Sutlac vermek yerine besleyici olsun yararli olsun istiyorsaniz direk icirin sutu. Yogurt icin ise 37 derece yeterli bir sicakliktir. Lactobacilluslar bu sicaklikta (el degecek kadar) buyumeyi severler. Biyolojik olarak, yogurt yapmak icin kaynatip el deger sicakliga kadar sogutmaniza gerek yok. El deger sicaklikta daha onceki yogurt orneginin el deger sicakliktaki sute inokulasyonu yeterli bir harekettir.
Ayrica guvenilen kapi sutcusu diye bir terim gunumuz Turkiyesinde traji-komik bir kavramdir.
nalan güler says:
9 Mart 2009 at 19:09sevgili Ayça bu konuda sanki hislerimi dile getirmişsin gibi geldi ve yazı linkini referans vererek Aysun hanumı ben de tanıtmak istedim.
umarım sakıncası yoktur
AyçA says:
9 Mart 2009 at 19:14Rica ederim ne demek :=) tabii ki sakıncası yok.
Berceste says:
9 Mart 2009 at 19:51Damla hanim verdiginiz bilgiler icin cok tesekkurler. Bilmem yorumumu okudunuz mu ama hazir sizi bulmusken, yogurtlar neden uzuyor bunu sorabilir miyim? Icinde eksik olan herhangi birsey mi, fazladan katilan kimyasallar mi? Bir de yillar yili atalarimiz sutu kaynatarak kullanmis. Neden onlar bizden daha sagliklilar? Sevgiler…
Nalan says:
9 Mart 2009 at 20:38Sağol Ayça üşenmemiş cevap vermişsin. Sanayi ürünlerine benimde hiç güvenim yok. Bundan yaklaşık yirmi sene önce Onkoloji Prof. eniştemiz et/tavuk bulyonlarının mesela
kansorejen olduğunu söylemiştide kullanmayı kesmiştik.
Ben tavuk ve sebze sularını haftalık kullanımlarım için kendime göre ayarlamaya çalıştım ama insanların çoğunun bu bulyonları hala kullandığını çorbaya/pilava ilave ettiklerini biliyorum ve gerçeken üzülüyorum.
damla says:
9 Mart 2009 at 22:081862den beri pastörizasyon teknigi uygulanmakta olup insan ömrü pandemik hastalıklar ve savaşlar nedeni ile geçtiğimiz yüzyılda çok daha kısa idi. Kanser ve AIDS hatta seker ve kalp hastaligi baslica olum nedenleri degildi. Daha cok insanlar iyilestirilemeyen mikrobiyal hastaliklar nedeni ile oluyorlardi. Pastorizasyon teknigi hakkinda biraz arastirma yaparsaniz eski insanlarin neden sutu kaynatmaktan vazgecip bu teknige yoneldikleri konusunda fikir edinirsiniz. Turkiye ise cig sut turevi Brusella vakalarinin goruldugu bir ulke olup, dunyada esi benzeri olmayan vaka sayilarina sahibiz. Bu nedenle bu konuda cok ciddi bir sekilde bireylerin bilgilendirilmesi gerekiyor.
Gelelim kimyasal sorusuna, raf omrunu uzatmak icin kronik olarak toksik madde aliyorsunuz ancak basit bir anlatimla ya mikroplarca hasta edileceksiniz ya da boyle hafif hafif kronik madde alimina devam edeceksiniz (O zaman hemen elinizden laptopu birakin, beton evde yasiyorsaniz cikin, tv i kapatin, makyaj malzemelerinizden vazgecin, cep telefonunu atin, su bile icmeyin…) Birde yetisen ineklerin kendilerinin otlarken, su icerken aldiklari ne kadar kimyasali size aktardiklari konusunda cok ciddi soru isaretleri koymak gerek. Atalarimiz ayrica 3d protein yapısının onemi uzerine cok fazla bilgi sahibi degillermis. Dusunsenize 50 yil oncesine kadar DNA nedir bilmeyen atalarimiz sadece mikroplari elimine etmeye calisiyormus. Genotoksik maddeler onlar icin o kadar onemli degilmis. Ama yine de bu bilmeme ortaminda pasatorizasyon tekniginin gerekliligini dusunmusler. hemde sut endustrisinin olmadigi bir donemde.
Yogurdun uzama mevzuu ise tamamen bir gida muhendisligi sorusu olup benim uzmanlik alanima girmiyor.
Lutfen cig sut kullanimi konusunda cok ozenli olalim. Kaynatmak steril etmek anlamina gelmez. Cok tehlikeli mikrobiyal sporlari kaynatarak yok edemeyebilirsiniz. Gıda icerigi ise kaynatmakla buyuk olcude kaybolmakta. Sevgilerimle…
AyçA says:
9 Mart 2009 at 23:35Damla
Bilgilerin için teşekkürler. Bilimle uğraşan biri olarak sana saygı duyuyorum fikirlerine de..
Yine de dönüp doğaya bakıyorum.
Doğanın bu işlemlere ihtiyacı olsaydı mutlaka kendi içinde çözerdi insan eli müdahelesine ihtiyacı olmazdı.
Yani inek/manda/keçi v.b tüm süt veren hayvanlardan sütleri UHT tekniği ile çıkardı. Demek ki bu tekniğin getirdiği “fayda” denilen şeylere insan bağışıklık sisteminin ihtiacı yok aksine o sütün içinde doğal olarak bulunan bakterilere ihtiyacı var. Bu bakterileri almadıkça bağışıklık sistemimiz bunlarla savaşmayı unutuyor ve gittikçe zayıflıyor. Bununla ilgili aslında çok fazla döküman var google a UHT yazmak yeterli.
Genel olarak fikrim bu benim. Sadece süt için değil tüm gıdalarda aynı şey geçerli diye düşünüyorum. Doğa her zaman ne yaptığını bilmektedir.
İnsanoğlu elini değdirdiği herşeyi bozmaktadır bence.
Hangisinin doğru olduğunu uzun vadede bilmiyoruz henüz. Bu durumda “tercih” kelimesi ortaya çıkıyor.
Benim terchim doğadan yana.
Okumak isteyen olursa bu dosya ( http://www.beslenmebulteni.com/bes/index.php?option=com_docman&task=doc_download&gid=17&Itemid=309 ) biraz bilgi veriyor
Esra says:
10 Mart 2009 at 00:33Çok teşekkürler bilgilendirme için.Bu gece konuşmuştuk eşimle bu süt konusunu..Nete girip bu yazıyı görmek çok şaşırtıcı oldu.Hemen mail atıcam Aysun hanıma..
Bir de bir sorum olacak Ayça.Anadolu yakasında Kastamonu pazarı tarzında organik pazar var mı bildiğin..Bazı marketlerde var organik ürün ama kısıtlı oluyor getirdikleri ürünler,herşey bulunmuyor..Eğer varsa bilgilendirirsen sevinirim.
Teşekkürler.
AyçA says:
10 Mart 2009 at 10:50Esra açıkçası bilmiyorum ama galiba Feriköye kurulan organik pazar Ümraniye Meydanda kuruluyordu..
Kastamonu pazarı da gittikçe zayıflamaya başladı bu arada .. eskiden hepsi Kastamonuyken şimdi normal pazar tezgahları kuruluyor. Artık sadece ekmek ve tavuk alır hale geldik biz. Belki baharda canlanır yine..
alpay says:
10 Mart 2009 at 14:24Bu teknoloji ile doğa kapışmaları herzaman ilgilmi çekiyor. Bence hiçbirimizin ömrü bunların sonuçlarını görecek kadar uzun olmayacak. Tabii kısa vadeli travmatik sonuçlar hariç. Ve anlaşılıyor ki bu süt konusuda kısa sürede sonuçlanmayacak fark.
Ben böyle durumlarda doğa nın önerilerine bilim insanlarından daha çok güveniyorum. Bilim sadece bildiği şeyler hakkında bilgisi olan bir canlıdır:)
Oysa doğa çeşitliliği ve güvenilirliği ile evrim teknolojisi ile daha çok güven veriyor.
Evrimleşeceğimiz kesin. Kimileri UHT teknolojisine uyum sağlayacak. Kimileri sevilmeyen mikroplarla evrimleşecek. Sonucunu ise tekrarlıyorum hiçbirimiz göremeyeceğiz.
Kısa vadeli tercihlerimde ise ben ağız tadıma o yağlı sütü içtiğimde midemdeki hislerime, köy tavuğunu yediğimde hissettiğim lezzete, köy ekmeğini yediğimde aldığım tada, vss inanmak istiyorum. Hissel laboratuarlarmızın verdiği sonuçlara nano teknolojisi ile kurulmuş laboratuarlara tercih edeceğim
En azından kendi yaşadığım sürede.
Alpay
burcu demirel says:
11 Mart 2009 at 11:31buralarda, veya en azindan yakinlar da ben de cok aradim..acaba alabilir miyim, bulabilir miyim bi yerden diye ama nafile 🙁 burdaki marketlere bile gunluk sut gelmiyo ki 🙁 kendim mi inek alsam napsam su bahceye 🙁
damla says:
11 Mart 2009 at 20:09Her tercih bir vazgecistir. Valla Ayca Hanim benim yazdiklarim sahsi fikirlerim olmaktan ote yuzyillardir bir dogruya dogru diyebilmek icin tonlarca insanin hayatini bir dogru icin binbir dogrulama metoduna adayarak bu hale getirdikleri ve hala irdeledikleri bir durum. ne hislere ne de sahsi fikirlere dayaniyor.
Hani basbakan diyor ya AB tipi basin isterim diye, bende diyorum ki istatistikler AB tipi olmadigi surece pek cig sut urunlerine bulasmayin. cunku bizdeki doga kimsede olmamasina ragmen (3bin kusur endemik tur ile) sosyo kulturel nedenlerden korunamiyor. Evrim mi? Bilim teknikte bile okuyamadigimiz bir durum bu ulkede, bilmem AB kriterlerinin neden saglanamadigina somut bir kanit mi?
AyçA says:
12 Mart 2009 at 18:04Damla..
Simdi evrim ile ilgili sana cevap verip burada Açalyanın sayfasındaki gibi bir tartısma başlatabilirim ya da öncelikle “somut kanıt ornegi” cumlen ile tarzina dikkat cekerim.
Ben bu sekilde sayfamda bir tartismaya izin vermeyecegim..burası bunun icin kurulmus bir platform degil.
Sadece tarafimdan tarzinin yazmadaki anlasilamayan hislerden dolayi yanlis anlasilabilmis ihtimali uzerinde durmak istiyorum ama genel olarak yorumlarin hep bu sekilde hissettiriyor bana.
Her tercih bir vazgecistir katiliyorum.. uzun vadede hangilerinden vazgecitigmizin daha cok artilarini oldugunu ne sen ne de bu donem insanoglu goremeyecektir.
yine de sonuna kadar bilimde tek bir dogru yoktur diye bitirmek istiyorum. Bu yorumu burada yayinliyorum sahsima bir cevabin olursa lutfen mailmden ulas cunku dedigim gibi bu sayfada tartisma olmasina izin vermedim vermeyecegim.
BETÜL says:
12 Mart 2009 at 12:03bende sinir olmaktayım o reklama çıktığı an değiştiriyorum kanalı. ya bizler evde kaynatılan sütlerle büyüdük mis gibi kokardı kaynatırken. taşmasın diye annem başında bekletirdi sıcak sıcak ekmek doğrayıp yemek bile harika olurdu.. Neyse..
bende burda güvenilir biri olmadığında pasterüze süt kullanıyorum kağana ama bende mail attım aysun hanıma..bakalım bekliyorum.. Aysun hanımlar çoğalsın bencede..
ozlem says:
12 Mart 2009 at 14:15aycacıgım, bugun sabah beni harekete geciren sut haberin icin sana tesekkuru borc biliyorum.
gercekten cok tesekkurler
ozlem
aslı budak says:
12 Mart 2009 at 21:50Aysun the Sütçünün sütlerini herkesten önce sanırım danone kontrol ediyor, bir kısmını çiğ olarak onlar alıyorlar, güveniniz ve afiyetle içiniz:)
AyçA says:
12 Mart 2009 at 21:52Doğrudur.. Da.no.ne ye süt vermektedir ..
songül says:
13 Mart 2009 at 11:17teşekkürler ayça. bu post üzerine araştırdım. denemeden bilemezdim. siparişim geldi. bardaktaki sütü oğlum fondip yaptı, yoğurdu taş gibi oldu (kaymaklı hemde), sütün kaymağını ayrıca efecan tüketti.
burda tercihlerden çok gerçeklerden konuşalım.
bir taraftan aysun the sütçü hanımın sütleri diğer tarafta üniversitede hoca olan damla hanım var. Damla hanımın üniversite laboratuvarına erişimi olması gerektğinden yola çıkarak önce sütten sipariş verip sonra üniversite onaylı laboratuar sonuçlarını burda yayınlamasını beklerdim. bu somut gerçeklerden konuşacak bir bilim insanından beklenen davranış olurdu… bu bizim ülkenin ayıbı. benim yaşadığım memleketlerde çalıştığım üniversitelerde insanlar asla somut veriler olmadan başkalarının önüne çıkmazlar.
bu sebepten ben yorumumu yazabilmek için sütlerin gelmesini ve yaptığım ürünlerini bekledim
burda aysun hanımın sütlerinin özelinden bahsediliyor genellemeler ise herkesi kapsamamamalı yoksa ilerleyemeyiz değil mi?…
Hülya says:
13 Mart 2009 at 12:01Bu postta benim ilgimi çeken şu oldu, diye başlayarak konuyla alakalı bişey söyleyeceğimi sanma 🙂
ben Aysun hanımın yaptığı işi, ineklerini, onları severkenki mutluluğunu kıskandımmm…
AyçA says:
13 Mart 2009 at 14:46Songül seni aradım ulaşamadım.. belki buraya bakarsın diye yazdım:=))
Hülya bende kim Hülya diyorum adresini gorunce anladım 😛 di mi .. gunlerdir aklımda “kızlarım” diye bahsedebileceğim üzüm fidelerim olacak mı acaba bir gun?? ya da elma ağaçlarım.. reçelini yapıp kapı kapı insanlara sunabileceğim incir reçellerim..
minel says:
14 Mart 2009 at 09:40Konu kapandı kapanacak ama küçük bir anektod geçmeliyim:
Kayınvalidem köyde sütlerini fabrikaya litresi 25 krş dan veriyor:(:(:(:(:(
nilgun says:
14 Mart 2009 at 16:33yine ve yeniden bir süt tartışmasına girmişiz. tam da zamanında okumuşum bu postu. ben kızıma her seyin en iyisini yapmaya çalıırken, memleketimden meyveler, pekmezler getirtirken, organik sebzelerle yemeklerini yaparken biraz önce kızımın bakıldığı babanesinin evinin dibindeki binaya baz istasyonu kurduklarını gördüm ve çöktüm. şu anda tam anlamıyla içim acıyor
nalan says:
3 Temmuz 2009 at 13:28ben de Aysun Hanım’ın sütüne bir kaç aydır aboneyim. gittim bizzat yerinde gördüm hem anneleri hem bebekleri:) hem de sağım mekanizması ve sağım protokollerini. özellikle belirteyim ineklerin sağlık bakanlığı tarafından onaylı “hastalıklardan ari” sertifikası mevcut, gördüm 🙂
AyçA says:
4 Temmuz 2009 at 20:31biz de yarın çiftliği ziyarete gidiyoruz sonunda :=)
oral antmen says:
7 Nisan 2010 at 13:11aysun hanım,
kurduğunuz düzenin sağlıklı olduğuna , temizliğine inanıyorum.ancak sütünüze nasıl ulaşılacak ; bu konuda ne sitenizde ne de bloğunuzda bir bilgi bulamadım.sitenize girenler önce buna kolayca ulaşmalıdır.ayrica size ileti gönderdim cevabınızı bekliyorum.
AyçA says:
7 Nisan 2010 at 14:00Merhaba Oral (bey? )
yazının içerisinde iletişim adresi var:
Aysun hanım’a mail atarak ileştime geçiliyor : aysun@gundonumu.biz.tr
size geri dönecektir şu anda kendisinin şehir dışında olduğunu biliyorum bir kaç günlüğüne.
Sevgiler
gülay says:
5 Temmuz 2011 at 22:44Sütünüze nasıl ulaşabilirim.
Ayça Oğuş says:
5 Temmuz 2011 at 22:47Aysun hanım’a mail atarak ileştime geçiliyor : aysun@gundonumu.biz.tr
sevgiler 🙂
Buket says:
14 Mart 2012 at 02:37Ayça Hanım, verdiğiniz Aysun hanımın email adresinde bi sorun var, ulaşamıyorum kendisine, başka bi iletişim kaynağı var mıdır, teşekkürler..
Ayça Oğuş says:
14 Mart 2012 at 15:27Buket selam , bilgilerini Aysuna ilettim 🙂
Binnur Kamman says:
20 Kasım 2011 at 09:14Sevgili Ayça Hn. & Alpay Bey,
Sayenizde benim de doğal süte ulaşma imkanım oldu. Teşekkür ederim. Bu arada yazınızda bahsi geçen, “köy tavuğu”na İstanbul’da nereden ulaşabiliriz? Acaba bizleri bu konuda da aydınlatabilir misiniz? Malum marketler tavuk kokmayan, tadı belirsiz sözüm ona tavuklarla dolu.
Selam ve sevgiler…
Binnur Kamman says:
3 Aralık 2011 at 01:45BAŞKA BİR DOĞAL SÜT OLANAĞI
Ben çocuklarımı büyüteli çok oldu, ama konular hiç değişmediği için (sonuçta kadın olarak hep karşılaştığımız olaylar) sizleri bilgilendirmek istedim. Bildiğiniz gibi, keçi sütü besin değeri olarak anne sütüne en yakın süt. Bu konuda Mersin’de Timuçin Arı adlı bir beyin bir girişimi olmuş. Ben kendim de organik ürünlerle alakalı bir iş yaptığım için , bir vesile haberim oldu kendilerinden. Kendisi her hafta İstanbul’a isteyenler için taze keçi sütü gönderiyormuş. Lakabı da “Keçi Baba” bknz.: ” http://yenisafak.com.tr/Ekonomi/?t=16.01.2011&i=298131 ”
Emziremeyip, taze süt arayan annelere duyurulur…
ilhami says:
28 Mart 2012 at 03:52merhabalar bende Aysun hanım ile iletişime geçebilmek için mail ile ulaşmaya çalıştım ama yanıt alamadım
acaba biz de süt almak itesek alabilirmiyiz dağıtım nasıl oluyor…
teşekkürler..
Binnur Kamman says:
30 Mart 2012 at 17:10Ben geçtiğimiz haftalarda buraya Aysun hanımın sütlerini alabilmenin farklı alternatiflerini içeren bir mail atmıştım, ama herhalde mailim onaylanmadı ki, Ayça hn. koymamış. O nedenle tekrar yazmıyorum. İsterse Ayça hanım onaylayıp, koyar bilgileri…
Ayça Oğuş says:
31 Mart 2012 at 23:25böyle bir mail adım mı ben ? dağırım noktaları ben de devar ancak bazı sebeplerden dolayı şu anda koyamıyorum 🙁
ilhami says:
1 Nisan 2012 at 22:26bende çiğ süte ulaşabilmek adına bir mail attım ama maile dönen olmadı
sanırım kullanılmıyor artık…
hülya says:
10 Mayıs 2012 at 16:25arkadaşlar ist yakacık aydosta anneminde inekleri var süt almak isteyenler gidip yerı görebılır eğer toplu alımlar varsa annem veya abım kapıya kadar getırebılır tel:05342358280
banu says:
27 Mayıs 2012 at 17:59bende bugün mail attım aysun hanıma umarım cevap gelir eğer cevap gelmezse ulaşabileceğimiz başka bir kanal varmı.
Canan says:
9 Temmuz 2014 at 12:22Ayça hnm merhaba bende aysun hanıma süt isteği üzerine mail gönderdim ancak kendisinden bana geri
dönüş olmadı kendisine nasıl ulaşabilirim yardımcı olabilirseniz sevirim teşekkürler…
muhsine says:
19 Mart 2015 at 09:24süt almak istesem nasıl alabilirim evimize gönderiyomusunuz