Yazmadan uyuyamayacağım..
Cumartesi günü yorucu ama bir o kadar da keyifli bir gün geçirdik minik Kerem‘in 2. senesini doldurduğu güneşli bir günde yemyeşil bahçelerinde.. Bu hafta Alpay’ın şehir dışında olması sebebiyle Erin ve ben son üç gündür yalnızdık. Yalnız olmanın zor bir tarafı var evet ama bu zorluğu yazmak yerine beraber başbaşa papatya toplamanın ne kadar unutulmaz birkaç saat olduğunu, uyuduğu zaman dinlenmenin ve sonrasında beraber yine günü paylaşmanın nasıl büyülü olduğunu düşündüm dünden beri..
Günün benim için en önemli sonuçları Erin’in son zamanlardaki arkadaş ve ” bu benim” sorunsalının sorun olmadığını, hepsinin aslında aynı dönemden geçmekte olduğunu, müdahele etmediğimde herşeyin daha yolunda gittiğini anlamış bulundum. Evet oyuncağına sahip çıkabilir, vermeyebilir, istemediği kişi ile oynamayabilir ( istemediğim ve ayıp olmasın diye görüştüğüm kişileri düşününce buna en baştan hakkı olduğunu öğrenmesini diliyorum zaten ) , tek başına oynamak isteyebilir..ve bütün bunların hepsi son derece normal 2 yaşındaki bir çocuğun verdiği tepkiler olarak kabul edilebilir.. Bir de gördüğüm aslında anne-baba yokken yanlarında çok da sorun değil ne zaman ki onlardan birini görüyorlar o zaman başlıyorlar :=)
Son zamanlarda birkaç arkadaşının doğumgününe gitmemek durumunda kaldık çünkü Erin bir şekilde ” istemediğini” söylüyor ve yalnız kalmak istediğini belirtiyor. Kerem’in doğum günü için son dakikaya kadar sorarak gitmek istemesi üzerine katıldık. Bahçe olmasından dolayı en kötü ihtimalle gezeriz ve döneriz diye düşündüm. Doğru bir karar oldu.. en az sıkıntı ile hatta galiba sıkıntısız bile atlattık. Bundan cesaret dönüşte normalde “geçerken uğramanın” zor olduğu kuzenimize gittik.. burada da sorun yaşamadık. O mutlu ben mutlu ama çok yorgun evimize döndük.
Sabah saat 10:00’a kadar uyumuşuz beraber. Yorgunluktan kutlamalarımızı telefonla yaptıktan sonra öğlene doğru ben bayılma noktasına gelmişken çözümü yatağa girerek orada beraber sohbet etmekte buldum. Bir ara gözlerim artık iflas noktasındayken ” göbeğine yatimmii ?” diye soran oğluma “tamam” dediğimi hatırlıyorum..neden sonra gözümü açtığımda Erin göbeğimde ben yastıkta uyuyakaldığımızı fark ettim.. 2 saat devam ettik bu duruma. Babasını sayıklıyordu uyumadan önce son duyduğum” baba eve gelmedi.. baba işe de gelmedi.. ” dün de bahçede zaten herkesin babasına tacizde bulunuyordu ” sen gel kum oynayalım” diye.
Allah hiçbir evladı anasız babasız bırakmasın dedim.. tam da böyle duygu seli içindeyken amcası aradı.. amca baba yarısıdır dedik, hem iki tane var iki yarı bir tam eder..
Uyandığımızda ise Erin ilk cümle olarak bana şöyle dedi : ” ANNELER KUTLU OLSUN ANNECİM!!!” ( sabah anneanne ve babaanneye söyletmiştim telefonda yoksa anlamını bildiğinden söylediğini düşünmüyorum, kimbilir belki de bu sene biliyordur 🙂 )
Aslında yazmadan uyuyamam dediğim buydu ya…
Gözlerimde yaşlar sarıldım bebeğime..
Senin kokun bu dünyada eşi benzeri olmayan bir hediye benim için canım oğlum…
Comments(12)
annevebebisi says:
11 Mayıs 2009 at 14:22Nice guzel anneler gunune Aycacim :))
Evrim Ozkan says:
11 Mayıs 2009 at 14:23evet ayca gercekden bir cocugun babasiz veya annesiz buyumesi cok cok zor. Berk’in baba ozlemini bildigim icin soyluyorum. Her aksam iyi geceler Berk bir baba icin birde benim icin opecegim dedigimde bana babi oppp deyip yanagini uzatmasindan anliyorum ki babasi icin yanip tutusuyor. Kalici ayriliklarin olmamasi en onemlisi tabiki.
songül says:
11 Mayıs 2009 at 14:27annesiiiiii, anneler gününü kutluyorum, çünki günü geçsin geçmesin biz hep anneyiz.
ya bu arada müdahale etmiyelim de bu veletler parktan eve gelince elini yıkamak istemeyince ama yemeğe oturulacaksa şimdi krize girmeden nasıl banyoya gönderilip eller yıkattırılır?
biz krize giriyoruz. inat krizine. aslinda hasta olmayacağını bilsem sorun diil ama yok yani o berbat kumlarla o kadar saat oyna çamurlarla otur yemek ye. oturup kendim yiyim ona da elleri yıkamadan vermim diyorum bu seferde her tarafımdan çekip yemek istiyor. yani şimdi nasil vermim. hadi onu da yaptım vermedim bu sefer de kendini yerlere atıp bağır çağır ağla hiçbirşeyi kabul etmeme şekli. bunada peki deyip odadan çıktım. arkamdan gelip bişiler fırlatmalar… yani sanki daha az önce parktaki canim annem ben diilmişim gibi…
üzülüyorum kendisinin o perişan bana bir şeyler anlatmaya ama benim anlayamama durumumuza. sonra aç susuz kirli mirli yatağa girip yorgunluktan uyuyor. uyanınca da “ben böyle şöyle kızdım ama şimdi elimi yikayip yemek yicem” diyor.
sonuç olarak terbiye etmek veya öğretmek çok zor oluyor bu dönemde. her seferinde oyunlarla falanda kandıramıyorum yada enerjim olmuyor.
nasıl onu ezmden üzmeden ona zorunlu şeyler öğretilir. nede olsa ben olayını geliştiriyor. işte ne bilim bi 2lik’in yaşamıda böyle oluyor demekki…
Sermin says:
11 Mayıs 2009 at 14:47ayçacım anneler gününü kutluyorum. erin senin gibi bir annesi olduğu için çok ama çok şanslı. sevgiler.
sumeyye says:
12 Mayıs 2009 at 08:07çok tatlısınız 🙂
Gökşen says:
12 Mayıs 2009 at 10:42Ayça’cım “o benim” sorunsalı bizde de “o Lal’in” şeklinde vukuu buluyor. Hatta geceleri rüyasında bile sayıklayabiliyor. Ben de ne zamandır takılmıştım bu konuya ve bir post konusu yapmayı düşünüyordum. Demek dönemsel birşey diyorsun sen??
Anneler gününü kutlarım bu arada geç de olsa, Erin’le sana sonsuz mutluluklar…
AyçA says:
12 Mayıs 2009 at 13:12Esracım senin de (biraz geç oldu biliyorum :() anneler günün kutlu olsun ..
Evrim gerçekten çok zor:( allah kimseyi mecbur bırakmasın..
Songül aslında konuştuk üstüne ama :=) dediğim gibi el yıkama gibi şeyler değil de bizde arkadaş konusunda biraz zıtlıklar var ve “bu benim” sendromu :=) geçecek :=) sakin kalmak en büyük anahtar..
Sermin çok teşekkürler seninde anneler günün kutlu olsun:=)
Sümeyye teşekkürler :=) sayfana baktım doğum fotoğrafların ne hoş olmuş ..ellerine sağlık 😉
Gökşen sanırım bu bir dönem ve geçecek :=) düşünüyorum da şimdi mesela ben ” bbu benim” diye tutturmuyorum :=))) dönemsel kesinlikle yaşlarının özellikleri ve hemen hepsinde var.. seninde anneler gününü kutlarım :=)
Güneş says:
21 Mayıs 2009 at 15:34Ayça, sanırım üretimdesin 🙂 gözükmüyorsun.. Bekliyorum diğer üretim deneyimlerini ve de birşey sormak istiyorum normal su ne zaman verilmeli çocuklara yada sen ne zaman vermeye başladın..
Sevgiler.
AyçA says:
21 Mayıs 2009 at 18:24:=)) evet bu aralar biraz yoğun bir dönem geçiriyorum.
Ben Erine 5 aylıktı vermeye başladım çünkü 40 derece sıcakta sadece anne sütü bana yetmezmiş gibi geldi ve Erin de lıkır lıkır içti suyu.
ama sanırım sen kaynatmadan vermekten bahsediyorsun değil mi ?
ben çok kısa bir süre kaynattım suyu çünkü kaynatılan suyun tuz oranının arttığını öğrendim.. E.r.i.k.l.i su vermiştim kaynatmayı bıraktığım dönemde.. sonra onu da bıraktım eve hepimiz için alınan suyu verdim ki bu da 1 yaşından önceki bir döneme denk geliyor galiba.. bu aralar geçmişle ilgili sorular geliyor ve ben hep ” hatıralmıyorum” diye cevap vermek durumunda kalıyorum:( o kadar yazıyor olmama ragmen yazmadıklarım da varmış ve gerçekten unutuluyormuş!!:=)
damla says:
4 Mayıs 2010 at 08:06Bir an algılayamadım, “eyvah anneler gününü mü kaçırdım ama daha 1 hafta var” derken tarihi yeni gördüm 😀
AyçA says:
4 Mayıs 2010 at 11:31:=)) nerden buldun bu yazıyı :=)) 1 sene öncesi .. haftaya di mi anneler günü İ=)) şimdiden kutlamaya başlayabilirim ben fark etmez :=))
damla says:
4 Mayıs 2010 at 15:21Okuduğum son yazının altında, bunlar da ilginizi çekebilir bölümündeydi. E ben de tarih felan bakmadan daldım yazıya tabi 😀