Pratik annemden gelen bir sobe: hakkımda 7 enteresan bilinmeyen. Herkes gibi ben de 77 tane sıralayabilirim “bana göre” enteresan özellik :=)
Bakalım neler var:
– Bir zamanlar kısa ve kırmızı saçlarım vardı. 15 yaşından 28 yaşına kadar sigara içtim (yukarıdaki fotodan içtiğim sigara uçurulmuşur :=) Şimdi sigarayı hiç sevmiyorum.özlemiyorum. ama saçlarımı çok özlüyorum. seviyorum. Uğraşması zor yaptıramıyorum.
– Hemen gündemdeki konumla devam edeyim. Facebook profilime eklemiştim bu yazıyı:
“araknafobik bir anneyi en mutlu edecek şey çocuğunun hayvanlar kitabının en sevdiği sayfasında kocaman bir ARAKNE olması ve buna bakmayı istememesinin asla kabul edilmemesi hatta illaa “anne noolurrsana baksanaaa” diye ısrar ve de talepkar davranışların çalınan kapı zile sona ermesi olabilir.. hala içim gıcırdıyor..bir… gün evde beslemek isterse kapı zili de kurtarmayacak beni!!!!”
Evet bir doğa insanı olan ben Örümcek fobisine sahibim. Eskiden küçük bir tanesini bile görmeye dayanamaz hatta adını ağzıma alamazdım. Hiç bir böcekten korkmam, iğrenmem, tiksinmem ama örümceğe gelince işler durur. Bu özelikten Erin etkilenmesin diye elimden geldiğince kendimi ehlileştiriyorum. Adını telaffuz edebiliyorum ve küçük olanlarına bakıyorum. Bir gün evde beslemek isterse ne yaparım bilemiyorum!!
– Yemek yapmayı çok severim. Üniversiteye ilk başladığımda ve tek başıma yaşar pozisyonumu aldığımda 6 ay fast-food ile beslendim. Bir gün içimin kuruduğunu fark ettiğimde “gross’a” gidip – şimdi okuyan üniversite arkadaşlarım olursa gülümseyecekler gross anılarına dönerek :=) – bir kilo pırasa ve bir kilo havuç aldım. Hepsini doğrayıp annemi aradım : “şimdi ne yapmalıyım” dediğimde annem ” nee bir kilo havucu bir kilo pırasaya doğradın mııı??” diyerek güldü. O gün yaptığım gibi bir pırasa hiç yapamadım: çok güzeldi ama yemek yapmayı öğrendim ve benim için dünyanın en büyük zevki oldu. Mutfağı çok severim ama yapamadığım tek yemek :köfte!! Hep annesinin köftesi olur bir çocuğun büyüdüğünde, Erin beni böyle anamayacak. Köfte yapmayı beceremiyorum!!
– En sevdiğim öğün kahvaltıdır. Günün geri kalanında başka bir şey yemesem de olur. Kahvaltıda en çok sevdiğim şey ise peyniri bal ile yemektir. Hatta küçükken yumurtanın bile üstüne bal koyardım hala da severim açıkçası. Hani kızarmış patatesi sundeaye batırıp yiyenleri anlayamaz ya insan onun gibi bir şey. Tuzlu ve tatlıyı bir arada çok severim, o bakımdan künefe de en sevdiğim tatlılardan biridir. tatlıcı bir tipim işin açıkası. Bal yoksa kahvaltıda asla doymam.
– Düzeni çok severim. Dağınık bir düzenim vardır ama benim için düzendir. Küçük bir şey değiştiğinde allak bullak olurum. Disiplinliyimdir ayrıca. Bir şeyi yapmaya karar verdiysem o mutlaka yapılır ama süreçte planlarım dışında bir şey olursa adapte olmakta zorlanırım. Doğa sporları bu kötü özelliğimi törpülemek için iyi bir araç oldu. Eskisi gibi vehamet taşımıyor hayatımda.
– Başta soğuk bir tipimdir ama bir iki dakika içinde hemen sıcacık olurum. Kalp kırmayı sevmem ama damarıma basıldığı zaman domuzun önde bayrak taşıyanı olurum ve suratımdan anlaşılır. Sinirlendiğimde ya da damarıma basıldığında fiziksel olarak hemen anlaşılır: alnımın ortasından geçen ve çenemim bir tarafından devam eden bir damar şişer. Sarı damarı denen şey bu olsa gerek. Birinden soğumamak için elimden geleni yaparım ama bir kere soğuduysam yani gerçekten soğuduysam bir daha ağzıyla kuş tutsa olmaz o iş. Kalbimi kazanmak kolaydır ama kalbim soğuduysa asla ısınmaz çok şükür az yaşadım bunu ama maalesef yaşadım!! Biriyle tartışacaksam ve sinirliysem ellerim titrer yanaklarım kızarır, dilim dolanır sus pus olur ya da saçma cümleler kurarım . Sonra esas söylemem gerekenleri yalnız başımayken aklımdan sıralayıp dururum :=)ama geçmiş ola karşımdaki duymaz bunları…
Bir de sitemi,ısrarı,baskıyı sevmem. Herkesin kendi hayatı vardır canım aaaa…bunların hiçbirini yapmayı sevmediğim gibi bana yapıldığında deli olurum!! buz gibi soğuyabilirim hatta…
– 4 yaşında yüzmeye başladım. Neredeyse yapmadığım spor kalmadı : yüzme, su topu, senkronize yüzme, voleybol, judo, yelken, dağcılık, kaya tırmanışı, yoga, modern dans ( bu spor değil tabii teoride sanat :)).. Lisanslı yüzücü olmama rağmen denizi sevmem hatta irkilirim denizde yüzerken. Havuzda büyümüş olmanın bir getirisi mi bilmiyorum ama denizin üstünde tedirgin olurum, tekneleri sevmem.
– 3 tane dövmem var. Dövme delisiyim devamı gelecek!!
Şimdi sıra sizde :
Açalya ( ihhii kızma sobeledim vardır sende ilginç şeyler daha :))
Anne ve Bebişi (yeni mim yazdın ama belki bir ara yazarsın 🙂 )
K.İ.S.D (ama sen sobelenmişsin:((( )
Şebnem ( bloga yazmanı heveslendirmek için 😛 uzun aralar verme diye)
Comments(22)
Açalya says:
30 Ocak 2010 at 21:15hehe gulumseyerek okudum…
Ben 2007`nin Şubat ayında, yanı tam 3 sene önce sobelenmiş ve yazmıştım naber akıllım?!
yine de 3 sene içinde daha da ilginçleşmişimdir belki ama bir yazayım, ona ek olarak aklıma o zaman gelmemiş şeyleri de ekleyeyim. Sağol :o)
AyçA says:
30 Ocak 2010 at 21:20:=))
Zannediyorum buna benzer sobeler geçmişte de geldi
o yüzden herkeste var daha önce şurada yazmıştım linki :=))))
3 senede neler değişmez ki :=)) 3 dakka da değişir.. hadi ekle de ben de gülümseyeyim accık :=)
askin says:
30 Ocak 2010 at 22:26abooooovv ayyycaaa, 15 yasinda sigara ha!!!:) senden korkulur:P
Özlem says:
30 Ocak 2010 at 22:43Gercekten ilginc özellikler ve ilginc fotograflar. Bayagi karistirmissin arsivi…
Bu kirmizi sacli kadin bana kendi kirmizi (hatta bazen turuncu) sacli halimi hatirlatiyor:))
Bak her seyin zamani var Aycacigim. Senin “olgun anne sacli” halin bir baska güzel bence.
berna says:
31 Ocak 2010 at 00:14Elinde mikrofon, saçında peruk olan haline çok güldüm Ayça :)))) Şimdiye kadar okuduğum “7 özellikler” içinde en çok güldüklerim seninkiler… Ben de sobelendim yazacağım yakında, ama bu kadar acayip olur mu bilmem, hehehe :)))
Müge says:
31 Ocak 2010 at 00:24aynen dediğin gibi gülümsedim “gross” anılarına 🙂 ayrıca eklemeden gecemeyeceğim, ilk yaptığın yemek olduğundan mıdır bilmem zeytinyağlı pırasayı ne yapardın öyle Ayça sen yaaa! bir de aklıma ne bulursan koyduğun makarnaların geldi şimdi bak.. gecenin bu saatinde 🙂
AyçA says:
31 Ocak 2010 at 01:09Yess Aşkın o vakit içmeye başladım ne varsa işte.. ama az içerdim sonra senkronize yüzme dönemi 2 sene hiç içmedin üniversitede yine başladım. ama ben çok sıkı içici değildim bırakmak da kolay oldu :=)
Özlem aslında yazarken gözümün önüne gelen fotoğrafları seçtim ki bunlar facebook albümlerimde vardı :=)) heheh.. Dediğin gibi her şeyin zamanı var sanırım ki gitmiyor elim kestirmeye.zaten küçük bir surat koca bir vücut için bu kadar kısa saç doğru değil 🙂
Berna teşekkür ederim :=) acayip mi gerçekten 😀 yazarken eğlenmiştim oysa ki 😛
Müge valla nasıl hatırlıyorsun inanamadım:=) Hala o elime ne geçerse makarnalarımdan yaparım. Bu yazıya bir de şunu ekleyecektim aslında senin yorumunla geldi aklıma atlamışım. O yemek maddesine : o kadar severim ki yemek yapmayı ev arkadaşımla iş bölüşmüştük ben yemekleri o temizliği çünkü temizlik ve ütüden hiç haz almam :=)) sen şimdi yorum bırakınca yazmak istedim. Bu 7 maddeyi sen yazsan bunu tam tersini yazacaktın bilyorum:=))
jale dural says:
31 Ocak 2010 at 10:37harika bir yazı, çok keyifle okudum pazar sabahı pazar sabahı… saçlarına bayıldım kızıl kısa, bir ara ben de aynı modeldim oğlum doğduktan sonra.akan kızıl boya ve o dikenler için harcadığım jöle ve de zaman bir süre sonra beni deli etti… jöleledikçe sıkyıkamamk lazım sık yıkadıkca hergün hergün kızıl akıyor, boyaya gidiyorsun gene. saçım kuruyup elimde kalacak diye kokudan uzattım.örgülere sığındım. tırmanmana gene bayıldım… pırasa havuç olayına çok güldüm. süpersin….. köfte için benim amorf köftelerimin tarifini vereyim mi? tadı güzel ama o kadar sanat okumama ve el işi beceriklilerinden olduğum söylenmesine rağmen asla köftelerimi aynı ve düzgün yapamam, hepsi yamuk yumuk ve parçalı olur:))) biz de amorf köfte deriz. artık bir kaba köfteyi bütün yaymaya ve bıçakla baklava gibi kesip pişirmeye başladım daha mantıklı….:)
AyçA says:
31 Ocak 2010 at 13:04Jale bana kuaförüm bir sürü bitkisel köpük boya vermişti 15 günde bir evde kendim yıkıyordum o köpüklerle hiç kırmızısı azalmıyordu ama sonra o köpükler bitti onun da elinde kalanlardı bir daha bulamadım :=) bende boyamadım ..en güzeli sarı röfleli kısa saçlardı hatta en güzeli boyasız kısa saçlar .ayda bir ense traşına gidip rahatlıyordum.. ne güzeldi :=))) amorf köfte harika benimlkilerin de adı bu olmalı kesinlikle :=))
Esra cidden mi :=) yalnız değilim ne güzel ..
Archi*Sugar says:
31 Ocak 2010 at 12:19Esimin de orumcek fobisi var. :-)))
Sobe icin cok tesekkurler. En kisa zamanda cevaplayacagim. Opuyorum canim.
Asli Tur says:
31 Ocak 2010 at 15:52ay cok harika seni boyle tanimak
7 sene sigara ictim, 8 senedir icmiyorum ama o doneme ait elimde agzimda sigarasiz resim bulmak zor 🙂 bir ortak yan daha 🙂
kofteye beklerim yalniz parmaklarinizi yersiniz cok fena kofte yaparim 🙂
AyçA says:
31 Ocak 2010 at 17:29:=) Tamam Aslı sen çağır biz gelelim.. oğlum da köfte yesin o zaman :=)) Bu fotoğraf benim sigarayı bırakmamdan bir gün önce çekildi yani son sigaram diyebilirim:=))
Müge anneme okudum yazdığını bir şey değişmemiş bu akşam da karıştırdın her şeyi makarna yaptın dedi :=)) Ben de hala temizlikten haz etmiyorum :=)
Müge says:
31 Ocak 2010 at 16:59hatırlamam mı hiç makarnalarını.. aynen dediğin gibi benim için de tam tersiydi hep ve hala da yemek yapmaktan hiç hazzetmiyorum. neyse ki mete benden daha meraklı 🙂
Açalya says:
31 Ocak 2010 at 18:53yazdim hadi oku bakalim bickin delikanli kilikli sey seni!
AyçA says:
1 Şubat 2010 at 14:02hehe Bıçkın delikanlı :=)) çok güldüm
Şebnem okudum valla bence enteresan :=))
Güneş teşekkür ederim ama soğudum mu buz olurum hiç göründüğüm gibi değilim yani:=)
Burcu valla istiyorum ama uğraşmaya cesaret edemiyorum ve evet yahyakaptan .. havalar ısınsın bir izmit yapacağız zaten sözümüz var Piknik sözü :=) o zaman uğrarız oraya da harika olur..
şebnem says:
31 Ocak 2010 at 20:27yazdım arkadaşım artık enteresan mı bilmem, ama hala düşünüyorum.sevgiler
burcu demirel says:
1 Şubat 2010 at 12:27Ilk once sunu solim, saclar derhal kestirile ve bu renge boyana ! 🙂
Sonra da o blok yahyakaptan’dan mi yaa? amaaan ,ozlemisim ben de orda gecen 4 senemi..gel bi haftasonu da nostalji yapalim aycacim seninle..
Güneş says:
1 Şubat 2010 at 12:01Senmisin soğuk :)) Sıcaklığını sanaldan bile çok fazla hissettiriyorsun bence :))
Bende tatlıyı tuzluyla yemeği severim ama tatlının üstüne tuzlu yiyemem :))
Sigara arada da olsa hiç mi içmiyorsun artık merak ettim ?
Sevgiler.
ahu says:
2 Şubat 2010 at 11:11bu yazını okuyunca bir kez daha hatırladım ne kadar çok benzer yönümüz var ve neden bu kadar iyi anlıyoruz birbirimizi, sanki kendimi okudum :)))
AyçA says:
4 Şubat 2010 at 01:28Keçi Ahu :=)) hehehe
Damla evet fena fikir değilmiş :=)))
Mehtap valla inadına inadına evde örümcek gibi yürüyorum baaakk diye dolanıyor !!hissetti mi ne ??
Damla says:
2 Şubat 2010 at 11:37Ben 70 yaşına kadar yaşarsam sigaraya yeniden başlamayı düşünüyorum. O zamana kadar inşallah kendi evinin balkonunda bile içmek yasaklanmış böylece günde 2-3 tane ile ömrümü tamamlarım keyif içinde.
Mehtap says:
3 Şubat 2010 at 23:54Erin’in örümcekten korkmayışı çok hoşuma gitti. Nairobi’deyken evimiz ormanın içinde olduğu için kertenkelelerle yaşamak zorundaydım ve çok korkuyordum. Eğer hala orda olsaydık eminim oğlum onları eliyle tutup bana getirecekti. Böyle çocuklara çok şahid oldum. Çünkü ben de aynısını anneme yaptım:))