NEDEN??:
_Annelik için bir kurs yok.. araba kullanabilmek ve trafiğe çıkabilmek için kurs alıp ehliyet sınavına girmiyor muyuz?? ehliyetsiz polis yakalasa ceza yazmıyor mu?? annelik için de bir ehliyet olması lazım.. yeterli bilgiye sahip olmayan anne olmamalı.. bu ülke böyle kalkınır ancak..
_ Hamile olup da suratı beş karış dolaşır insan?? O bebeği oraya zorla mı koydular?? az yüzün gülsün de içindeki bebeciğe güzel enerji gönder.. hayatı öğreteceksin .. saç uzatmak yetmiyor bu dünyada..
_ Bir bebek annesinden iki dakika ayrı kalamıyor?? Nasıl bir ilişki tarzı bu?? sinirlerim yıpranıyor..
_ Sokakta çocuğuma dokunuyorlar?? hatta hadlerini aşıp öpmeye yelteniyorlar.. yiyecek içecek vermesi cabası.. maymuna fıstık verir gibi yemek veriyorlar?? çocuğum aç mı görünüyor oradan ?? alooooo?? alacak olsam ben alırım.. evime bile sokmadığım şeyleri uzatırlarken, öpmeye çalıştıklarında müdahele edip” ya işte şimdi siz bütün gün sokaktasınız kardeşim.. o daha bebek ” diye kibarca söylediğimde anlamayıp” ben sizi öpüyor muyum kardeşim” diye sinirlenip devam ettiğimde ukala oluyorum?? uyuz oluyorum? kaba oluyorum?? olacağım işte istemiyorum sokaktaki adamın çocuğuma birşey vermesini,çocuğumun bunu öğrenmesini, öpmesini, ellemesini.. v.b.. çocuk uzaktan sevilir kardeşim.. başlıycam “duygusal milletiz biz”‘in arkasına sığınmaya.. ben duygusal falan değilim, millet de değilim.. aaaaa
_Mahalle arasında korna yasağı tabelasının altında korna çalnıyor?? senin anan baban yaşlı olsa hasta olsa?? bebeğin olsa uyusa?? olsa olsa keşke olsa diyorum istemeye istemeye..
_ Yediğinin içtiğinin kağıdını anlamıyorum zaten de sigara izmaritini yere atıyorsun?? asfalt kültablası mı?? “sen evinde yere mi atıyorsun söndürdüğün sigarayı lavuk” diyesim geliyor “bana ne” oluyor.. “bana ne”‘si mi var bunun ikinci kere lavuk!! bende bu sokaklarda yaşıyorum ve temiz kullanma hakkımı istiyorum.. “yaa abla işte herşeyi çöpe atıyoruz bir de izmaritle mi uğraşayım” cümlesi cevap değil.. verme bana öyle cevap!!.. üçüncü kere lavuk!!
_ En zoru cahile laf anlatmak, cahille konuşmak!!.. ?? Görgüsüze görgü veremiyorsun??, terbiyesize terbiye,saygısıza saygı, sevgisize sevgi..?? En zoru cahile birşey anlatmak.. aahhh ahh hele birde mecburi istikamet bir ilişkin varsa yandın gitti..
Yoldan geldim.. kalabalık bir anne-bebek grubunun içerisindeydim
İstanbuldaydım
İş saatlerinde trafikteydim
İçim doldu..
Anlamadıklarım zaten doldu
birkaçı taştı!!!
Hepsi bu..
Yorumlar (27)
irem :
30 Temmuz 2008 | 14:45yazdıklarınıza aynen katılıyorum. ama laf anlatmak öle olması gerektiğini izah etmek o kadar zorki ne yazıkki. yok zayıfmış, yok mama vermiyormuşum sanan be kadın dimi ama 🙂
gökşen :
30 Temmuz 2008 | 14:36Ayça,
emin ol sen-ben de onlara tuhaf geliyoruz. Onların görgüsü, bilgisi bu. Daha fazlasını bilmiyor, yaşamamış, görmemiş. Anneciğimin bir lafı vardır, “koymayla kuyu dolmaz” der. O hesap işte.
AyçA :
30 Temmuz 2008 | 14:38ahanda doğru laf.. koymayla kuyu dolmaz.. sevdim bunu :))
aycobani :
30 Temmuz 2008 | 18:38hay itirazlarinla bin yasa!!
yapincak :
30 Temmuz 2008 | 18:43Ayca’cim selam,
Yeri degil belki ama, her sey gectikten sonra, bir kocaman tesekkur! Ve bil ki sen de beni aglattin, insanlar ne ilginc noktalarda “ortak”liklar yakaliyorlar.
Bir de yazmak guzel sey. Bu garip insanlara soyleyemediklerini en azindan buraya kusuyorsun. Yine de sinirlenmemeyi ve maalesef bazen de kabullenmeyi -ama bir an once de bu insanlardan uzaklasmayi- becermek gerekiyor. Cok zor, ama dedigin gibi cahilse, her seye daha cilginca cildirmak mumkun. Bunun da zarari sana-bana.
Bu ameliyat beni cok olgun yapti galiba, haha 🙂
Sevgiler,
Annecugun :
30 Temmuz 2008 | 19:46sigara izmaritleri ve arabalardan atilan copler icin bircok kuruma basvurmus olmama, atan kisilerle bizzat gorusmus (darp alma riski ile beraber) ve hatta atarlarken resimlerini cekerek ilgili makamlara bildirmis olmama ragmen malasef bu konuda bir sonuca erisemiyorum. ozellikle son model uzerinde bir kurum ya da okul amblemi olan arabalardan izmarit, kagit copu atanlara gicik oluyorum. kendilerine diplomali cahiller diyorum ve oku(ya)mayan cahillerden daha cok kiniyorum.
hamile iken mutsuz dolasanlara gelince, kimbilir ne tur bir kimyasal dengesizlik veya nasil sorunlar icerisindedir bu kisiler! bazen insanlar hamileliklerini mutlu yasayabilecek kadar sansli olmayabilirler. ama ne olursa olsun boylesine bir olayi yasayabiliyor olmaktan oturu mutlu gezmesini dilerim tum hamilelerin.
sebnem :
30 Temmuz 2008 | 20:25geçen gün ,araba kullanırken önümdeki arabadan pis adam sigara kutusu attı.ben de gayri ihtiyari ,araba kullandıgımı unutup, ellerimi kaldırıp,eşşek herif çöpe atsana diye bağırdım.neden sonra araba kullandıgım ve viraj döndüğüm aklıma geldi ve sağ tekerin kaldırımda oldugunu gördüm:)
yani uuzn lafın kısası sinirlenirken direksiyonu bırakmayın!!!!
Nilgun :
31 Temmuz 2008 | 07:59beni bir de cocuk parklarında gordugum kırılmıs bira siseleri ve sokakga tukurenler cildirtiyor
boylesi zamanlarda gercekten sakin olmak cok zor
songül :
31 Temmuz 2008 | 08:52bu yabancıların yaklaşması konusunda bende hassasım… ne yapmak gerektiği konusunda da hiç emin değilim. yani bebeğim beni örnek alacak. ben şimdi sokaktakilerin uzattıkları şeye teşekkür ederiz deyip alırsam = kötü örnek olurum. almaz isem ne olurum bilemiyorum. yani biz zemin katta oturuyoruz ve akşamları sıkca balkona çıkıyoruz. hemen yanımızda bulunan marketten giren çıkanlar, hatta geri dönüp girip de birşeyler alanlar… çocuğuma henüz yedirmediğim çikolatalar tatlılar… büyüdüğünde kendisine “yabancılardan asla bir şeyler alma” dediğimde sözümün bir hükmü olması için sanırım önce benim almamam gerek. ayrıca bu yabancılar niye hiç birgün olsun bir bira bir fıstık uzatmazlar 🙂
turkan :
31 Temmuz 2008 | 12:57bence jest yapmak istiyorlar. çocukların-normal çocukların :)- en sevdiği şey aburcubur.doğru mu değil 🙂 ben yalan söylüyorum -allah affetsin :)-“alerjisi var teşekkür ederiz diyorum” çünkü kalplerini kırmak istemiyorum çok samimi geliyorlar bana yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle.bir ara sürekli ayakkabısı düşüyordu kocaman insanlar önünde eğilip ayakkabısını giydirmeye çalşıyordu. bence çok içtenler çocuklardaki enerjiyi seviyorlar.öpmeye hayır,diyene kadar genelde öpülmüş oluyor.malesef.anlatmak zor gerçekten.
hayal :
31 Temmuz 2008 | 13:37Ayca seninle ayni seyleri kafaya takmamiz ne tesaduf.
mesela ben cocuguma -asla- kaydiyla seker vermez iken, bakkal amca onu topitopla tanistirmisti. cocuk yazik, cicek sanip koklayacak kadar yabanciydi sekere. acti, yedirdi.
Ayse Sule :
31 Temmuz 2008 | 15:28Ayca’cim, belli ki cok kizmissin. Hatta beni bile korkuttun desem 😛
Saka bir yana, pekcok konuda kizmakta haklisin. Ama lutfen unutma ki, kizdigin insanlarin en azindan bazilarinin o hal icinde olmalarinin kendi kontrolleri disinda sebepleri olabilir. O hamile kadin mesela. Hangimiz hamileligimizin her anini gule oynaya gecirdik ki? Ve kac kadin su toplumda senin/benim kadar sansli ki? Iyi bir egitim, sevgi dolu bir aile, toplum ortalamasinin ustunde sosyo-ekonomik imkanlar, ve en onemlisi seni cok seven bir es. Su civisi cikmis toplumda kac kadin bunlarin, hepsinden vazgectim, hic olmazsa birine ikisine sahip ki?
Erin’i seven ve ona birseyler ikram etmek isteyen teyzeleri de nolursun boyle bir cirpida silip atma. Gorgulerinden ve gonullerinden ne geliyorsa onu yapiyorlar. Senin, belli ki tamamladigin modernlesme ve bireysellesme surecinden haberdar olmadiklari icin, lutfen kizma onlara. Gun gelecek, devran donecek, o teyzeler bu dunyadan gocup gidecek, nesilleri tukendiginde, biz de oturup nostalji yapacagiz arkalarindan. Icimizde bir burukluk ve pismanlikla. Inan bana…
Bak boyle yazdim diye bana da kizma; ben de o teyzeler gibi yasliyim ve muhtemelen senden cook once gidiciyim:P
Sevgiler
AyçA :
31 Temmuz 2008 | 19:00Öncelikle çok yorum gelmiş tek tek cevap yazmam zor olacak ama genel olarak yazımda dikkat çeken bir iki şey olmuş.. belirtmeliyim ki bu yazı eleştirmek için değildi .. gerçekten ANLAMIYORUM.. sorunum bu.. tabii ki herkes düşüncesi yazabilir ve ben kızamam buna 🙂
Bir hamile kadın artık annedir!!.. içinde can taşır ve bunun bilincinde olmalıdır.. o bebek ki hepimiz yaşadık bunu ana rahmine düştüğü andan itibaren her şeyi hissetmektedir.. asık suratı, mutsuzluğu v.b dahil.. bir annenin güçsüz olmak gibi bir lüksü yoktur.. anlayamıyorum çünkü çok rahat – fiziksel olarak- bir hamilelik geçirdim ama ruhsal olarak özellikle iş yerimdeki kişiler ve yeri itibariyle sıkıntılı günlerim çok oldu ama hep güldüm gülmek zorundaydım yoksa Erin mutsuz olacaktı!!.. sadece bir hamile gözlemim yok.. genelde etrafta hep dudakları aşağıya sarkık hamileler görüyorum.. ve bunu anlayamıyorum hepsi bu.. anne olmak dünyanın en güzel duygusu ve şu çivisi çıkmış toplumda diye Ayşe’nin belirttiği durumda o zaman çocuk yapmasınlar!! en azından üçer beşer yapmasınlar!!.. bir taraflarına hakim olsunlar .. buna kızıyorum .. sıkıntın varsa dünyaya gelecek masum bir meleğe bunu yaşatamazsın.. neyse bu konu çok uzar..
Dışarıda yemek verenlere gelince: bir anne olarak çocuğuma dışarıdan jest yapmaya çalışan insanlardan jestlerini kabul ederek örnek olursam yarın öbür gün ben olmadığımda yabancılardan birşey almayı öğrenmiş çocuğumun ne durumda karşıma çıkabileceğini tahmin etmem çok da zor değil!!.. bu yeterli sanırım.. organ mafyaları,uyuşturucu tacirleri..vesaaire vesaaaaireee.. biz İstanbulda Taksimin göbeğinde yaşıyoruz!! ..iyi örnek olmam gerek.. kötü niyet olmadığının farkındayım.. İstanbul eski İstanbul değil artık..
Birde öpülme olayı karşısında zaten şaşkınlık içerisindeyim!!..siz hi,ç yolda tanımadığınız birini öpüyor musunuz ?? ben öpmem!!. neden çocuğuma dokunma ve öpme hakkına sahip oluyor tanımadığım insanlar ben öpüp koklamaya kıyamazken.. ?? mesela neden gerçekten beni öpmüyorlar?? ya da en azından sabahları bir günaydın tebessümü etmiyorlar?? ya da fıstık bira vermiyorlar ??
Aybala merak ettim adam topitopu yedirirken sen nerdeydin?? kızmassan eğer ?? :))
hayal :
31 Temmuz 2008 | 19:51Canim tabii ki kizmam 🙂 İşteydim tabiikisiyle 🙂
Yanlis ifade etmisim, -di’li yerine mis’li gecmis zaman kullanmaliydim, haklisin. Sanirim orada olmadigimi anlamissin zaten, malesef kizimin zamanlarinin cogunda yaninda olmadigimdan, bu olay oldugunda ben yoktum 🙁 Ben işten geldigimde hala o sekeri yaliyordu.. (Annem ya da damla ile ilgilenen digerleri benim neden bazi konularda kati oldugumu anlayamiyorlar ama) hemen elinden alip attim. Şeker yemesi 1 yasini gectiginden artik o kadar sakincali degil, evet, ama topitop en tehlikeli seker, sapindan kopup yutabilir, ki arkadasimin bebeginin basina geldi. Bu olay bir kere oldu ve annem de aslinda cok dikkat ediyor.
Yakinlarimizin gozetiminde iken ve biz yokken bu tip seyler olmasini istemiyorsak, bunu acikca ve dikkatle belirtmeliyiz bence (gerci anneanne ve babaanneler sandigimizdan daha alingan olabiliyor!)
Bu olay oldugunda yaninda annem de yokmus malesef. Neyse (sanirim, umarim) artik kimse bebisime benim onayim olmayan besinler vermiyor (hele de cips veren kuzenimle tartistiktan sonra :)))
Hicran :
1 Ağustos 2008 | 02:39Süper anlatmışsın valla yazdıklarına kesinlikle katılıyorum bende ezelden beridir var olan bir hijyen manyaklığı kızımın vücudumda yaşamaya başlamasıyla doruk noktaya ulaştı ve malesef Ferköy’de çocuk büyütme çilesini çekmekteyim o nedenle çoook iyi anlıyorum Allah kurtarsın desem :))
Ceren Guler :
1 Ağustos 2008 | 12:01Sevgili Ayça:
Ellerin dert görmesin, ne güzel yazmışsın öyle. Mutsuz hamileleri biraz anlayabilirim. Sürekli yüzü gülen kahkahalarla dolu kuzenim planlayarak hamile kalmasına rağmen hamileliğinde bir dakika bile mutlu değildi. Ne olduğunu anlayamıyorum sabah kalkamıyor gece uyuyamıyorum sürekli ağlıyor ve sinirleniyorum diyordu. Doğumdan iki hafta sonra eski kişiliği geri geldi. Büyü yapılmış gibi sanki. Şimdi hamilelik resimlerine bakıp;ne olmuş bana böyle diyor. Demek ki bu dönem herkesi ayrı etkiliyor. Dediğin gibi mutsuzluk bebeği etkiler ama insanlar bunun ne kadar bilincinde ,bilincinde olan ne kadar uygulayabilir bilemem.
Sokaktaki, alışveriş merkezlerindeki annelerin sıkıntıları ise yaaa sabır çektiriyor, ders vermeye çalışanlar, öpmeye, beslemeye çalışanlar, bebeğe şirinlik yaparken kendilerini kaybedenler. Onlara bakarken reklamlardaki gibi, mikropların bebeklere geçişlerini görüyorum sanki. Allah sabır versin bacım:) Çocuklara verilenleri almamayı bir şekilde öğretmek gerekiyor. Babam beni çok korkutmuştu, şekere, gazoza ilaç koyar bayıltıp kaçırırlar diye, sonra bir gün dedim ki; İyiki de korkutmuş…
AyçA :
1 Ağustos 2008 | 12:14hamilelere haksızlık etmiş olabilirim .. ama bilincinde olmak gerek diye düşünüyorum.. hormonlar sapıtıyor doğru ama ne bilim bir kaç kere böyle rastlayınca ben üzüldüm.. şaşırdım..bebeğe yapılan bir haksızlık gibi geldi..ne olursa olsun toparlanmak gerek..tamam kabul ediyorum mükemmeliyetçi bir yanım var bazen aşırıya kaçıyor muyum ?? galiba evet.. yine de biraz pozitiflik lütfen..
Hicran sende mi Feriköydesin :)) “hijyen manyaklığı” demişsin.. bence o kadar aşırısı iyi değil.. Erin sokakta yerlere oturur, düşer kalkar ve en sonunda eve girer girmez banyoya gider..yemeğini yeraşpur şupur elleriyle sonra yine banyoya.. “aşırı” hijyen çoğu zaman hatta belki her zaman alerjilere ve hastalıklara kapı açan görünürdeki iyi düşman – bence – çocuk mikrobu tanımalı ama bu insanların öpücüklerinden geçen mikrop değil pek tabii bahsettiğim..
Aybala yakınlarımıza bazen söylesek de biz yokken gene bildiklerini yapıyorlar: biz kaç çocuk büyüttük biliyo musun mantığı ile!! bu üzücü tabii..becerebildiğim en büyük şeylerden biri diye düşünüyordum: bir gün yazlıkta dedesiyle gezerken bir komşu şeker vermiş dedemiz” annesi yedirmiyor” diye almamış ama bir baktım elinde kinder bana geliyor Erin 🙂 açmamışlar bana getirmişler.. bu iyi bir ilerleme öte yandan bir sabah ben üst katta hazırlanırken annem ve arkadaşı sabah kalhvaltısı olarak – acil çıkacaktık hızlı olmak istemişler iyi niyeti anlayabiliyorum 🙂 – SÜTLAÇ vermişler.. sabah sabah şeker yüklemesi!!.. arada kaçıyor.. önemli olan iyi niyet ve tekrarlanmaması..
ancak ben 1 yaşını geçse bile şekere vücudunun ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum zaten meyvalardan, kekten :))- en sevdiğimiz “cet”imiz Erin’in deyimiyle , sütten, yoğurttan alıyorlar.. işlenmiş şekere ihtiyaçları yok bence.. vücut tabii ki kaldırıyordur ama şeker kanserin en iyi dostu – allah korusun hepimizi- ama işi allaha bırakmadan önce tedbirlerimizi almak lazım.. yeterince kötü besinlerle besleniyoruz zaten günümüz dünyasında:
Bugün gelen bir mailden alıntıdır aşağıdaki bilgi, sabah sabah kabus gibi!! ama gerçek işte :
“Tum tukettigimiz meyve ve sebzelerde kullanilan hormonlar ve pestisidler(bocek ilaclari), ve hatta Istanbul’da buyuk bazi marketlerde bu reyonlarda yazin kucuk bocekcikler(uvez gibi) olusmasin diye direkt bunlar uzerine puskurtulen Sheltox tarzi bocek ilaclari, ictigimiz sular, bir cok urunde kullanilan boya ve tatlandiricilar, disarida defalarca kullanilan kizartma yaglari, etleri daha kirmizi gostermek icin icine enjekte edilen boyalar, genetigi oynanmis tohumla uretilen su an ithal ettigimiz hububatlar ve daha da korkuncu bundan sonra tarimimizin bu sekilde yurtdisindan gelecek genetigi oynanmis tohumlarla yapilacak olmasi (bunlarla ilgili korkunc arastirmalar var ve bunlarin ne tur sorunlara yol acabilecegi, genetigi ile nasil bir oynama yapildiginin tespiti mumkun degil), kene icin yapildigi iddia edilen kontrolsuz ilaclamalar vs vs vs…… Bunlari burada siralamak cok zor ve dusununce insanin artik bir sey yiyip yememesi gerekiyor maalesef… “
turkan :
1 Ağustos 2008 | 13:01gerçekten kabus gibi..
ben son 2aydır buranın pazarını keşfettim.onlar günü birlik sattığı için ilaçlamazlar herhalde.birde meyve ve sebzeleri yemeden önce sirkeli suda bekletiyorum ya da üzerlerine sirke sıkıyorum tarım ilaçlarına karşı tedbir.. gerçekten ne kadar işe yarıyor bilmiyorum.en çokta genetiği bozuk tohumlar insanı ürkütüyor.balkonda domates vs yetiştiricektim bu konularla ilgilenen biri önemli olan tohumun orjinalini bulmak demişti.vay be nerelere geldik…
neden allahın verdiği bu güzel nimetleri mundar ediyorlar nasıl bir zihniyet.. üç kuruş daha fazla kazanmak daha fazla tüketmek için mi yazık ya..
AyçA :
1 Ağustos 2008 | 13:36Türkan geçenlerde NTV deki bir programda – alpay seyredip anlattığı için detay veremiyorum- bir uzman sirkeli suda bekletmenin faydadan çok zarara yol aöabileceğini anlatmış.Sirke asit olduğu için sebze- meyvaların üzerindeki tarım ilaçları ile etkileşime girince ne gibi zararları olduğu bilinmiyormuş.. belki Alpay daha detay yazabilir ben aklımda kalanı yazdım .. !! :)) ne diyeyim..
hayal :
1 Ağustos 2008 | 13:59Allah’ım neler öğreniyorum her gün. Ben de sirkeli suda sebzeleri bekleterek marifet yaptığımı sanıyordum!!
Bu arada bizim bir uzman dr abla çamaşır suyu damlatıyormuş sebzelere sirke yerine hahahaa
cihan :
1 Ağustos 2008 | 14:40Ayça iyi ki Erin’i doğurmuşsun:)))ben sen olmasan acaba bi dolu şeyi bu haldeyken nerden öğrenirdim:)
Hamileliğin insanın psikolojisini çok etkilediği kesinlikle doğru..ben nasıl ağlak bişey oldum tahmin edemezsin..ama ne zaman saçma sapan bişeylere ağlamaya başlasam aklıma bebişim geliyo ve ona haksızlık ettiğimi farkedip toparlanıyorum,bazen çok kısa süre de başaramasam da..
Hijyenle alakalı olarak bende geçenlerde hangi kanal hatırlamıyorum ama bir ana haber bülteninde istiridye kabuğu tozu diye kilosu 75 ytl den satılan bi üründen bahsettiler.
Hangisi doğru bilemiyorum ama bende senelerdir sirkeli suda bekletiyorum sebze ve meyveleri..
turkan :
1 Ağustos 2008 | 18:52çok şaşırdım ya ama çokta güvenmiyordum sirke işine.bu konularla ilgili cahillimi gidermem için sürekli bir yayın takip etmem gerektiğine kanaat getirdim.
AyçA :
1 Ağustos 2008 | 23:41bende şaşırdım sirkeli suya 🙂 hep bekletirdim ..
cihan az kaldı ağlamalar azalacak ama bilki ben doğumdan sonra 1 sene daha ağladım durdum herşeye.. hiçbirşey bulamasam doğum anını hatırlayıp ağladım 🙂 hahah benimki hastalık bilirsin severim ağlamayı ben .. hamileyken ilk haftalar hariç bu kadar sevmeme rağmen çok ağlamadım 🙂 ilginçti.. taa ki Erini kucağıma verdikleri anın 2. dakikasına kadar.. sonra susmadım zaten 😛
umarım sitemdeki bilgiler işine yarar..
Elif TEPE :
2 Ağustos 2008 | 10:12sen yazmışsın, ben hafifledim..
benim de anlamakta zorlandığım şeylerin başında gelir, annelik için bir liyakat kriterinin olmayışı.
bi dönem, çocuklar için çalışan bir vakıfta gönüllü PR Uzmanı olarak çalışmıştım,o dönem yaptığımız anne -baba eğitimlerine katılımın azlığında dehşete kapılmıştım.bundan 8-9 sene önceydi.. ama hala aynı. sadece fiziksel yeterlilik kafi geliyor “doğurmak” için..
bunu konu saatler alır ..
sevgiler.
AyçA :
4 Ağustos 2008 | 12:36bazı ülkelerde bu işi devlet yapıyor!!..:)
Tuğba :
5 Ağustos 2008 | 08:22Öyle haklısın ki Ayçacım, hiç sevmem sokakta tanımadığım kişilerin Maya’yı öpmesini. Bi de yeni moda çıktı, izin verirseniz ayağından öpebilir miyim diyorlar?!?! yok artık….
Somurtkan hamilelerden bahsetmişken geçen hafta tatilde gördüğüm ve çocuğuna sokağın ortasında bağıran sarışın kadını burda da anmadan geçmeyeyim..”hadi atsana kendini yere, hadisene” diye böğüren bir kadın nasıl bir annedir ve nasıl bir “anne” çocuğuna hadisene diye bağırabilir..bu tür örnekleri öyle çok görür oldum ki..sokak ortasında ben evire çevire dövmek istiyorum bu kadınları..
ha bir de devletin yaptıkları konusu var 🙂 macaristanda ücretli annelik izni 3 yıl, avusturyada 2,5 yıl..bizde ise 4 ay..ne hoş di mi….
sevgilerrr
AyçA :
5 Ağustos 2008 | 12:29ben yeni yürüyen bir çocuğa ” nereye gidiyorsun beeeaaa” diye bağıran anne gördüm geçen gün.. naapsın daha 1 yaşında çocuk yürümeyi öğrenmiş.. vah yazık vah yazık…:( dedim ..
izin konusu bizim ülkemizde trajedi zaten.. almanyada 3 sene bildiğim kadarıyla sonra dönüp aynı işini kaybetmeden yapıyorsun..:)))
here is turkeyyy der amerikada yaşayan bir arkadaşım hep .. :))