Fotoğraf bana ait değil ama dondurma aynen böyle oldu!
havada uçuşan baloncuklar gibiyim ..evet evet uçuyorum!
Sabah uyanış, baba-oğulu parka sepetle(yiş) kahvaltı ve bisiklet için yollayış. Arkasından soluğu yoga stüdyosunda alış. hmmm…sabah sabah… kaslar daha açılmamış, ilk 15 dakika nasıl da gergin ve fekat o da ne.. şıpşıp alnımdan ve kolumun altından düşen ter ile yeterince ısındığını fark eden kaslar açılmaya ve uzamaya başlamış.. bir kere daha hmmm..Deniz’den bana alışkanlık geçti : hem “mm” diye bir ses ile rahatlatıyorum kendimi ve bu hoşuma mı gidiyor :=)) ve evet yoga yaparken TERLENİYOR! İnanın bana.. ! Yoga sadece minder üzerinde oturup bağdaş kurularak, gözler kapalı, parmakların yuvarlak yapıp kapatılarak yapılması şeklinde olmuyor ve inanın o şekilde bile terleyebilirsiniz aslında!!
Çıkışta bir sabah kahvesi, biraz sohbet..
Sonra soluğu pazarda alış, sepetleriyle beraber baba – oğul ile buluşma.
Biraz oyun, biraz alışveriş, biraz sohbet, “en organiğin”den tam buğday unundan yapılmış nefis gözlemeler, yapan kadının hoş beş sohbeti gülen gözleri, daha eve gelmeden dalınan uykunun evde serin odada devam etmesi, demlenen bir çay eşliğinde pazardan alınanların yerleştirilip keyifle yemek hazırlanması bu arada bu serinlikte uyuyan kişi sayısının ikiye katlanması üzerine doğan kıskançlık ile oğlunun koynuna, kıyısına ” ah azıcık daha uyusa” temennisi ile sokulup, kokusuyla kaynaya kaynaya 1 saat öğleden sonrası uykusu çeken anne!
İşte o BENİM!
havada uçuşan baloncuklar gibiyim!!
Akşam yemeği üzerine sinema aile kanalında “HEP BERABER İZLENEN İLK AİLE” filmi, karşısında bitirilen ütüler ve yenilen ev yapımı dondurma!
Dondurmadan bahsedeceğim hızlıca.
Meyveli dondurmayı kristalleştirmeden yapmayı öğrendim!
Ben ahududu ve çilek kullandım. Miktarlar göz kararı!
Ahududu, çilek biraz göz kararı şeker ve çay kaşığı kadar toz sahlep ezilip sonra pişiriliyor. İyice soğuduktan sonra dondurma makinesine atılıyor ancak bu aşamada biraz süt ya da kaymak varsa ekleniyor. Makine karşımı çeviriyor çeviriyor sonra karışım biraz beklemesi için dipfirze giriyor. Yemeden önce biraz oda sıcaklığında beklerse daha kolay alınıyor.Daha önce meyveli dondurmaya sahlep koymuyordum meğer koyulması gerekirmiş. Tüm meyvaları şeker ve sahleple ezdikten sonra pişirmeliymişiz. Soğuduktan sonra koyulan kaymak ya da süt de kristalleşmeyi önlüyor(muş)
Denedim oldu.. deneyin bakalım olacak mı yoksa benimki tesadüf mü?
Bu hafta ne sık yazdım değil mi?
İyi pazarlar olsun, aynı damağımda kalan tattan olsun..
Comments(13)
sümeyye says:
27 Haziran 2010 at 07:39sık yazmaya devam.. keyıfle okuyanlar var 🙂
AyçA says:
27 Haziran 2010 at 09:20vakit buldukça:=)) teşekkür ederim Sümeyye
RRH says:
27 Haziran 2010 at 09:57Keyifle okuyanlardan biri de burada. Çok keyifli buluyorum yazılarınızı. Okul nedeniyle pek yorum yapamasamda ara sıra gelip bakıyorum güzel oluyor.
Selamlar
AyçA says:
27 Haziran 2010 at 10:41O zaman merhaba :=) ve teşekkür ederim :=) sevgiler
Sinem says:
27 Haziran 2010 at 11:18Ben de binlerce kilometre uzaktan keyifle takip ediyorum sizi. Iyi ki varsiniz, iyi ki yaziyorsunuz.
AyçA says:
27 Haziran 2010 at 11:36:)) çok teşekkür ederim Sinem 🙂 sevgiler binlerce km uzaklara o zaman
sebnem says:
27 Haziran 2010 at 14:54hah işte oldu gene..yogaya mı teşekkür edelim baharla yazın birarada gelmesine mi bilmem ama yazılara başlaman iyi geldi bayan ahududu!!!
AyçA says:
27 Haziran 2010 at 15:08:)) baharla yaz aynı anda di mi 🙂 gerçisen şimdi pek bir yazdasın ya..
gel de ye dondurmamı bayılacaksın:D
berrah says:
27 Haziran 2010 at 16:36Bende bende gelebilirmiyiiim:))
Ayçaaa ne güzel bir günmüş böyleee, özellikle ev hallerinize bayıldım, yaşadım, fotoğraflar olmasa da, okurken gözlerimin önünden bir dolu mutlu siz fotoğrafları dolaştı durdu… Sizi okumak çok keyifli:) Pi-nikolik oldum yaavv:D
Pınar says:
29 Haziran 2010 at 15:44Ayça,
1 aydır sayende Yoga ile yeniden kavuştuk birbirimize…
Deniz Hoca ile yoga da bambaşka…
En son hamileyken düzenli yogaya devam etmiştim, doğum sonrasında devam etmek kısmet olmamıştı, derken artık fırsat doğdu, ancak fırsatlar bir türlü aksiyona dönüşmedi. 1 ay önce de topladım kendimi ve gittim…
Bazen iş çıkışı Tem-Levent trafiği beni bezdirse de, yoga çıkışında yüzümdeki bütün kaslar gevşemiş, dudak kenarına bir tebessüm konmuş oluyor…
Varlığını unuttuğum kaslarım ise yeniden kendini göstermeye başladı…
Dökülen terler ancak bir koşu esnasında dökülen ter cinsinden…
fevkalede…
çok çok teşekkürler, beni dürtüklediğin için:)
AyçA says:
29 Haziran 2010 at 15:47Pınar inanamazsın biraz sonra sana mail atacaktım .. başlamışsın ne zamanlar geliyorsun diye!! ŞOK ŞOK ŞOK :)))
ağzım bir karış açık yorumuna bakıyorum :)))nedne karşılaşamıyoruz 🙁 ben her akşam oradayım ..
Pınar says:
30 Haziran 2010 at 14:24ben de neden karşılaşmıyoruz diye düşünüyordum, gündüz derslerine gidiyorsun diye düşündüm ya da Yoga II sınıflarına…
Hatta duvar panosunda ufak broşürlerini bile gördüm ancak sen yoktun…
Bu akşam Deniz in dersinde karşılaşabiliriz o halde…
Pazartesi o olmayınca gitmedim…
ilk derslere Vedat Hoca ile başladık. Sonrasında ise Deniz Hoca ile… Ve artık derslerinin takipçisiyim. O varsa varım yoksa yokum:) Pazartesi günü bu sebepten katılmadım.
Dürtükçümüz sen çok yaşa:)
Şu gözyaşı cümleni okuyunca o gözyaşı hemen ben de bitiverdi. Güzel emeklerin karşılıksız kalmasın hiç. Ektiğin başakları toplama vaktin…
AyçA says:
30 Haziran 2010 at 16:36Ben hem vedata hem denize gidiyorum her akşam ordayım yani:))) ama seviye II lere gidiyorum .. bu akşam vedattayım denizle aynı saat 7 gibi orada olurum 🙂 görüşürz o zaman :)))