Bir atlıkarınca görmek, günün tüm yorgunluğunu alır yüreklerden; en suratsız, en karamsar insanı bile güldürür. İstanbul akşamında ışıldayan atlıkarınca, gece gezmesine gitmek için hazırlanan bir kadının kulağına taktığı küpe gibidir; o denli zarif, o denli ışıl ışıl… Atlıkarıncanın İstanbul’da boy gösterdiği ilk günlerde adı ‘atlı karaca’ydı. Bunun nedeni, bir at ile bir karacanın yan yana oluşuydu. Erkek çocukların ata, kız çocukların ise karacaya binmesi düşünülmüştü. Ne var ki kız çocuklar da ata binmek isteyince karacalar kaldırıldı ve yerlerine at konuldu. Böylelikle atlı karaca ‘atlıkarınca’ya döndü!..
Sunay Akın
Haftasonuna istinaden:
Mehmet.. hocam pazar sabahı kolumdaki bantı açarken sana bol bol güzel temennilerde bulundum!! 🙂
Efendim sol kolumda kronik lateral epitiouitiıhdgd??!!!( bunu anlamadım) varmış: Erin’i taşımaktan sol bileğimi hareket ettiremiyorum.Tenisçi dirsekliği takmam gerekiyormuş ve Erin’i kaldırmamam..iyi de nasıl?? yazı bile yazamıyorum klavyede !! ayak bileğim bir yandan el bileğim üst yandan.. hayırlısı efenim hayırlısı.. ama baskı yapsın diye bandajın altına koyduğun bant sabah çıkartırken canımı okudu!! ağda da neymiş..
Kaan.. bir diğer hocam, pzar günü pijama terlik televizyon keyfi için malikaneni emrimize amade etmen konusunda teşekkür etmeyi kendime borç bilirim her ne kadar 50. yılında ‘Alvin Ailey’yi bensiz bırakmış olsam da onları yalnız bırakmamam konusundaki çabaların takdiri hak ediyor. Eşeklik bende değil beni eşek edende: yineliyorum.. neyse ki Pazarı toparlanmış olarak Pazartesiye bağladık.
Sevgili Cevahir, ben bu zamana kadar içinde barındırdığın o devasa lunaparkı nasıl da kaçırmışım.. sadece Erin değil bende büyülenmiş bir şekilde gezindim içeride. Her ne kadar ailecek alışveriş merkezlerinden haz etmesek de bu pazar biraz bakışımızı değiştirdin, tabii iftardan önce yemek yiyip iftar saati gezmeye başlayınca sakinlik içerisinde bu aktiviteyi tamamlamış olmaktan dolayı huzur içerisinde eve döndük yoksa inan bana sevgili cevahir hiç çekilmezsin!!
Ve Erin..
Bu haftayı “atta” ya gitmemek konusunda başarıyla atlattık. Zira öksürüyor olmanı ve hasta olmanı algılatmak hiç de kolay olmadı.. bir de ateş eklenince üstüne ve hor hor çeşmen açılınca.. Neyse ki evde kalarak bu durumu atlattık. Çok şükür antibiyotik kullanmadan bir hastalık atlattık.. bunda senin gücünün payı büyük demeliyim: mikroplar seni yenemedi.. harikasın.. tabii benim sana sürekli dayattığım kaynatılmış elma suları ve “biğğ” diyerek reddettiğin şurupları da katmalıyız.. yine de en büyük güç ve çaba sana ait.. kendime pay çıkartmıyorum cidden.
ilk chinese food deneyiminde bu kadar başarılı olman da gözlerimi yaşarttı. Çok tatlı,komik,eğlenceli bir akşam yemeği yedik.. üstelik mama sandalyesiz koltukta uslu uslu oturarak:
– bak çocuumm bu yemeği çinçançon abiler bununla yiyorlar aynen bööyle
-Hıh taaam o zaman bi deneyelim
– Hmm yaw nası tutulucaktı ki bunlar ??
– Birde şöle denesem ??
_Yok yok ikisi birdendi galiba
– En iyisi ben bildiğim gibi yiyeyim.. ne öle çinçançonmuş..
hamiş: capanca mealleri fotoğrafların üzerindedir capan arkadaşlar için 😀
Haftasonunun bilançocu:
– Gidilemeyen bileti çöpe giden bir dans gösterisi
– Prison Break 4. sezon 4. bölüm: çok fena bitti.. bu haftayı iple çekiyorum
– Birazdan seyredeğim House 5. sezon 1. bölümün inmiş olması
– Uykum geldiği için yarım kalan bu akşam bitecek olan muhteşem yönetmen Alejandro González’in Babil’i (21 GRAM VE Amores perros da şiddetle tavsiye edilir)
– Pazar sineması tadında şehrin griliğini bir an önce bırakıp yeşile koşmanın heyecanını kalbimizde attıran “A GOOD YEAR”
Yorumlar (14)
hayal :
22 Eylül 2008 | 14:41Ayol gecmis olsun bahsetmemistin
EPİKONDİLİT olmussun 🙂 hahaha buyuk harfle yazdım ki hava atayım diye 🙂 ben de olmustum Gecmis olsun bi daha
Sabahnur :
22 Eylül 2008 | 15:15gecmiş olsun anacım, o kadar ağır mı Erin, ya da ne kadar süre kucagında tasıdın da incindi bileğin?? cokcok cok geçmiş olsun tekrar..
Erinciğime de gecmiş olsun,altetmiş mikropları:)
Bir de ,Babil güzel film,bitir bakalım!:)
Bir de ,bir de google readerin basındaydım hehe
pinarbk :
22 Eylül 2008 | 15:16Geçmiş olsun. Ben de Duru’yu taşımaktan bel fıtığı oldum. Tek çocukta pert olduk ya…Valla inanamıyorum. 8-10 çocuklu teyzeler benden daha sağlam:)))
babil’de moralim bozulmuştu benim. Ama A good year, ilaç gibi. kaçıp gitme isteği yaratıyor, haberin olsun…
Çin yemeği denemeniz süper. Bizim kuzucuk da masada bizimle oturup yiyebiliyor. hatta ben artık mama sandalyesi sormuyorum restoranlarda. Gerçek bir üç kişilik aile olduğumuzu hissediyorum aynı masanın başında…
Benim Hayatim :
22 Eylül 2008 | 15:17Geçmiş olsun. Benzer şeyleri yaşadım bende neyse ki bir süre koruyunca sorun kalmıyor.
Cevahir’i görünce biz de büyüklüğüne ve bunca zaman gidipte nasıl görmediğimize inanamadık.
Sayende meraktan House izlemeye başlıyorum 🙂
annevebebisi :
22 Eylül 2008 | 16:12Cok gecmis olsun Aycacim Erin’e de sana da.
BU aralar mikroplar bloglarda sanirim:) Sanal olarak bulasiyorlar galiba.
Fotolar harika:) Nasil da tatli cikmis masallah:))
Gökşen :
22 Eylül 2008 | 17:38ikinize de çok geçmiş olsun…
sevgiler.
AyçA :
22 Eylül 2008 | 20:57Aybala bizimkileri konusmaktan bize sıra mı geliyor :)) sağol.. bileklik içinde ayrıca .. yarın görüşürüz..
sabahnur teşekkür ederim.. aslında bu durum Erin 4 aylıkken başlamıştı sonra geçti.. şimdi tabii sürekli kolumda taşımıyorum ama taşıdığım zaman sadece sol kolumla kaldırabiliyor sağ ter geliyor böylece hep aynı kola yükleniyorum. Yatağa koyarken çıkartırken, tuvalete,küvete,mama sandalyesine v.b yerlere koyarken kaldırmak durumunda olduğumdan eh Erinde artık 13.3 kg olduğundan bayağı bir yük biniyor bileğime.. yoksa şişko değil oğlum.. bende şişko olacak diye endişe ederken kontrolde normal çıkmasına sevinen bir anneyim.. boyu da uzun allahtan kilo kurtarıyor.. ama olan benim bileğe oldu 🙂
google reader ne ola ?? inşallah babil inerse bu akşama bititreceğim.. 🙂
Pınar valla bilmiyorum ama sanırım kalabalık aile kavramı burada imdada koşuyor 🙂 a good year beni mahvetti zaten.. tam da kararlar arasında boğuşurken 🙂 ve bende dışarıda yemek yerken aile gibi hisstemeyi karşımda bebek değil çocuk gibi duran oğlumla yemek yemeyi çok seviyorum 🙂
BH .. seyret seyret.. çok güzel 🙂 ya da ben adamı daha doğrusu house karakterini çok seviyorum: huysuz agresif inandığı tek şey ettiği hipokrat yemini olan doktor .. belki de olmak istediğim bir tipin bazı çizgilerini taşıyor ama olamadığım!!:))
Esra ..:) ilahi yahu… MK’yı okumaktan geçer mi bu mikrop denen illet 😛
Gökşen teşekkürler 🙂 hoşgeldiniz yrıca 🙂
pastacı rapunsel :
22 Eylül 2008 | 21:47Ayça’cığımm,
Geçmişler olsun, umarım kısa sürede iyileşir kolun, Erin’cik de kucağına tekrar kavuşur..
O nasıl bir yemek yemektir, beni benden aldı, özlemim iyice coştu minik adama karşı, burnumda tüttü resmen:))
İkinizi de öpüyorum….
Tuğba :
22 Eylül 2008 | 21:59Ayçacım sol bileğinden ameliyat olmuş ve anca bu illetten kurtulmuş biri olarak sana çook geçmiş olsun 🙁 Sağ bileğimde de var ama nispeten daha iyi ve Maya yürürse kısa zamanda kurtaracağım eminim:)
Ben de şimdi içinde başlıyorum prison break 4 ve 5’i 🙂
sevgilerr
ilkay :
22 Eylül 2008 | 22:17Geçmiş olsun ikinize de…Nazar mı değdi boncukla sana yoksa? 🙂 Hadi seni yormayalım bu bilekle. Bir de herkese uzun uzun cevap yazmışsın yorma kendini.
songul :
23 Eylül 2008 | 07:54annesi geçmiş olsun sana.
bende, bende isterim o makarnadan, o makarna gibi parmaklardan 🙂 son kareye ise bayıldım, olayı özetliyor erin.
Nilgun :
23 Eylül 2008 | 08:00Ayça hem sana hem de Erine çok çok geçmiş olsun. kış azıcık yüzünü gösterdi ya hemen mikroplar cörtledi, umarım sağlıklı bir kış geçiririz hep birlikte.
merak ettim ayça, kaynatılmış elma suyu nedir, ne için kullanılır, hani tecrübe ile sabitlenmiş yararlı bir bilgi gibi geldi bana.
son olarak, bu kadar koşturmacanın arasına dizi, film sığdıramıyorum ama sığdırabilenleri çok kıskanıyorum:)
AyçA :
23 Eylül 2008 | 11:57Rapucum teşekkürler.. bizde seni öpüyoruz enkısa zamanda görüşmeyi diliyoruz artık İstanbuldayız .. 🙂
Tuğba korkuttun beni şimdi biraz daha ciddiye alacağım bu bileğimi galiba..
İlkaycım nazara inanmam ben 🙂 o yüzden değse bile teğet geçmiştir diyelim :)) bugün görüşeceğiz sonunda 🙂
Songül :)) umarım daha iyidir Efe..
Nilgün mevsim dönümünde oluyor galiba bunlar.. elmayı kaynatıp içersen öksürüğe iyi gelir.. böl ikiye at kaynat iç.. hem tadı çok güzel hemde öksürük için iyi bir ilaç hatta tanelerini de yiyebilirsin biraz lezzetsiz olsa da 🙂 ben içine ayrıca ıhlamur,karanfil,tarçın,zencefil ve biraz rahatlatsın diye rezene ve anasonda koyuyorum, bizim ki buna tayy tayy diye deliriyor.. güzel bir uyku öncesi içeceği hastalık olmasa bile tüm aile için 🙂 afiyet olsun ..
izgün :
23 Eylül 2008 | 21:25Ayça ikinizede geçmiş olsun Erinin hastalığı antibiyotiksiz atlatmasına çok sevindim bu mevsim tam hasatalık zamanı Nehir de hasta ama biz antibiyotik kullanmak zorunda kaldık,elmayı kayanatarak içirmek iyi fikir hastalık olmasa da içilebilir bu bilgiyi paylaştığın için sağol
seni ve Erini çok öpüyorum