İnsan kendine nankör.
10 kalemden 9 tanesini yaptığım için kendimi takdir etmem gerekirken yapamadığım 1 kalem için eleştirebiliyorum. Hem de öyle kulağıma fısıldayarak değil!
İnsan en çok kendine nankör.
Eğer kendime dediklerimi karşımdakine söylesem beni oracıkta sıkar boğar. “Olmayınca olmuyor” diyerek, olanların kalbini kırdığımı ve en çok da kendimin hakkına girdiğimi fark etmeden dolaşıyorum ortalıkta.
Bir sıkıntı yaşadığımda, aynı sıkıntıyı yaşayan bir arkadaşıma ne söyleyeceksem, işte o sözleri kendime de hatırlatmaya çalışıyorum. Henüz ve hala öğreniyorum. Çünkü en zor derslerden biri, kendi duygularına karşı nazik olmayı öğrenmek. Çoğu zaman sınavlardan çakıp yeni derslerle güçlenmek zorunda kalıyorsun.
İki gündür kafamda bir iki kuruguru konuşma “yaz bunu güzel bak” dediğim fakat sonrasında zihnimden silinip giden cümleler ile hem hal oluyorum.
Bir tanesi şimdi belirdi yazarken konudan bağımsız yazayım gülümseyin : “iki hıyar acı çıktı diye bütün salatalık tarlasını sökemezsin.” Sonra başka bir dala atlıyor zihnim: insan diyor hayal ettiği sürece mutlu. Hayal ettiğini yaşamaya başladığında o hayal olmaktan çıkıp gerçeği oluyor ve gerçeğin içinde olduğunu düşünerek merkezini kaybetmekten imtina etmiyor. Aslında diye ekliyor: hayaller sadece ulaşmaktan ibaret değil; her anı, her nefesi bir bütün ve vardığımızı sandığımız hayal sadece o an, o nefes ve daha yürünecek yol var.
İşte bu da uçuşan düşüncelerin cümle bulmuş hali, dilim döndüğünce.
Ah! Sadece nankör değil bir de kör kendine bu insan evladı.
Kör fare sebepli büyüyemeyen kavunları reçel yapmayı deneyip olmayınca litre litre yaptığım pekmezi, karpuz kabuğundan yaptığım şekerlemeleri (bunu ayrıca yazacağım yaz bitmeden yapın isterim), incirden yaptığım pekmezin heyecanını bir anda kaybedince dün tüm suçu dolunaya attım. Neyse ki ay da küçülmeye başladı suçu üzerine alarak.
Akşam 9 da uyumuşum bu sabah dersine kadar ama gerçekten derse 15 dakika kalana kadar, uyumaktan yorulana kadar uyudum. Uyumak kadar iyileştirici bir eylem yok!
Dengeyi kaybetmekte sorun yok yeniden dengeye gelmek için yolları kullanmak var. Benim yollarımdan biri uyumak.
Yoga pratiklerimde denge pozlarını anlatırken kullanırım bunu: düşebilirsin sorun yok ve tekrar geri gelebilirsin başladığın yere. Yeniden deneyebilirsin, yeniden de düşebilirsin. Mutlak bir denge yok çünkü. Düşerek geri gelerek deneyerek yorularak durarak denemeyerek bir çok araç ile dengeye geri gelebiliriz. Bazen dengeye gelmemek o anın dengesidir. “İlla da en ortada dengede olacağım zorlamasını yavaşça elimden bırakıp olduğum halimi kabul ediyorum” diye yazmışım 4 sene önce.
“Denge geçici ve yapay, uyum sürdürülebilir ve doğal olandır.” diye eklemişim.
Sadece bu yol içerisinde düşerken düştüğünde durmak zorunda kaldığında kalkamadığında kalkıp yeniden başladığında sana ne oluyor onu izle.
Yazması ne kolay ! Eyleme geçtiğinde peki ?
Kuru guru konuşmalar böyle böyle dönüyor zihnimde dedim ya üzüm keserken, mısır toplarken, incirleri kuruturken, domatesleri kaynatırken, pekmezi karıştırırken…
Zihin susmuyor!! Fakat sakinliyor… Öyle zihni susturun kuru guruluğuna kanmayın! İşe bak bunu da yazmışım bir vakit.
Yaz bitsin derken aslında sıcaklık düşsün demiş olabilirim çünkü yaz bitiyor diye bu sene bir hüzün çöktü ciğerime. Bu içimdeki salınmalar bundan sebep. Bağı bozduk 3 gün önce. Bağ bozmak yaz bitti demek. Erken oldu. Erken bitti. Bugün yarın bostanı bozacağız. Mısırlar, ayçiçekleri sökülüp malç olacak. Patlıcan biber domates henüz duruyor onlar Ekim ayına kadar devam eder. Biz de ilk yağmur sonrası bezeleye bakla atarken toplarız onları. Erken bitti erkenden de bu sene başlayacak. Yani okul dönemi yani 12. sınıf. Yani üniversite sınavı. Düşündükçe bir öküz olmasa da bir keçi oturuyor ciğerime. Yaz ortası başlayan kurs ve ve ve bu senenin gelişi.
Derin bir nefes verdim bu cümle bittiğinde.
Bu döngü.. büyümek, yol’da olmak. İçinde birlikte yuvarlanmayı çok seviyorum.
Son olarak bu sabah sonbaharın rengini de gördüm diyerek yazının sonuna yaklaşıyorum. Güneş ışıkları eğilmiş yer yüzüne. Zeytin ağaçlarının arasındaki lavanta tarlam, yaz boyunca sabah saat 8 sularında güneş alırken baktım artık ağaçların gölgesinde dinleniyor. Serinliyor artık hepsi. Çiçekleri yağda demleniyor önümüzdeki ay krem olmak üzere bekliyorlar sırasını. Bütün yaz 2 kavanoz lavanta merhemi tükettim sineklerin üzerimde yarattığı tahribat sebepli. Öyle de şifası büyük!
Eylül’de görüşürüz.