7

Gelibolu’dan başladık

Yazmayayım diyordum da vınn geçince elime yine dayanamadım. Ancak not düşülmesi gereken önemli bir konu var: Erin artık denizde kolluk kullanmadan bildiğin yüzüyor sayın okur! Gözlerime inanamadım. Çocuk boşuna bağırınmıyormuş “gel anne seyret ben nasıl yüzüyorum” diye. Öyle konuya pat diye girdim ama henüz tatile pat diye giremedik. Önce planlandığı gibi geldik Gelibolu’ya. Geldiğimizden beri kafası yastık, hamak v.b şey gören hızlı bir uykuya dalıyor. Pazar günü tatile başlarız diyorduk ama öncelikle Erin’in biraz daha kalma talebi sonrasında benim kolumu bile hareket ettirmek konusundaki ataletim bizi çarşamba sabahına kadar burada kalma kararına sürükledi.
Erin’in Gelibolu yazlık aşkı bir başka, hem dede kaynaklı hem de çok özgür burada öyle ki gece 11’e kadar ayakta! 🙂 ama sabah 7:30 da iştima var o ayrı! Gözünü açıp denize giriyor, eve gelip kahvaltısını ediyor sonra yine deniz biraz ev yine deniz akşam bisiklet, yürüyüş ne olursa artık..sevdikleri yanında.. neden sevmesin ki ..4 yaşındaydım ama Bayramoğlu yazlık anılarım sıcak sıcak aklımda yani hissiyatı, seneler geçtiğinde  aynısı oğlum için de geçerli olacak.

Burada kalmak yani işin aslı DURMAK bana çok iyi geldi.

Ve günün sürprizi : kayasından taze toplanmış mis midyeler! Geçen sefer baba – oğul Gelibolu’ya geldiklerinde eve dönerken deniz minaresi getirmişlerdi: zeytinyağına yatırılmış bol maydanozlu. Şu büyük olanlarından hani kül tablası yapılır ya da kulağa yaslamak suretiyle denizin sesi dinlenir, hah işte ondan (BKZ:alttaki fotoğrafta tabağın en tepesi) . Bir güzel ayıklanmış, pişirilmiş. Tadı sert bir ahtapot gibi ben çok haz etmedim ama annemin bahçesinde yağmur sonrası salyangozları dahi soteleyen koca kişim için fark etmiyor: denizden gerçekten babası bile çıksa yiyebilir hatta her yerden çıksa yer! Ama iş midyeye gelince akan sular duruyor benim için ve bir de yengeç. Kıyıdan 50 mt uzakta 6m derinlikte bulduğu bir kayalıktan topalyaıp getirdiği bu midyelerin yanında bir tanede yengeç bulmuş KOCAMAN! ancak bir tane diye, etrafında başka yengeç göremediği için bırakmış. Bırakmalı ki tür yaşamına devam etsin. Ama bu siyah midyeler kayaları sarıyor ve büyükleri alıp küçüklerin büyümesine izin vermek .. pek lezzetli oluyor.. yapılması gereken tek şey bir tatlı sudan geçirip, ateşe koyulan bir sac üzerine atmak..ısınan midyeler kendiliğinden açılıyor ve içindeki su ile haşlanıyor. Bu şekilde yenilebilir, içine limon,karabiber eklenebilir ama mümkün olduğunca sade yemek en güzeli ( bence). İçinde inci falan olmamışsa ya da kumdan toplanmadıysa yemesi çok rahat. Kabuğu açılıp içine şarap koyma önerisi geldi bir de yanında ne şarap içilir dediğimde daha hafif – sek – meyve aromalı ( limon) önerisi geldi // Kavaklıdere VinArt Emir , Sultaniye de öneri markaydı// tabii şimdilik biz ramazan dolayısı ile yazlıkta bunu deneyemedik. kısmet ! 🙂

Şimdi posta kutularında, sosyal ortamlarda Somali yazıları dolaşırken bunları yazmak benim de hoşuma gitmiyor ve oralarda da durum iyi gitmiyor. Her sabah gazeteye bakarken o çocukları gördüğümde kahvaltı edesim gelmiyor, boğazıma tıkanıyor..ama bu..böyle.. nereye kadar sms atacağız ya da dünya “tüketmeleri” üzerine yardım yağdıracak. Dubai’de su üzerine ada kuran ülkeler nerede de bu ülkeye üretim üzerine yardım yapılmıyor.. nereye kadar bisküvi, su vereceğiz/cekler? ramazan bitmine kadar ? bir sonraki ramazana kadar? aklım almıyor! Orada bir ırk yok oluyor ve Dünya “aslında” buna seyircilik yapıyor!

Türlerin yaşamlarına müdahale ettikçe insanoğlu, doğa da insan türünü silkeleyecek: hiç acımadan.. ve doğa yok falan olmayacak, kendini yenileyip bir şekil varlığın sürdürecek sadece bu varlığı sürdürmesine izin vermeyen insan canlısı yok olacak biz istediğimiz kadar sms atalım… Konu kafamı çok kurcalayıp, moralimi çok bozuyor ve elimden bireysel olarak hiç bir şey gelmiyor!

Şimdilik haberler böyle.. biz üç kafadar çarşamba sabahı nereye yelken açacağımız hala daha bilmeyerek burada biraz demir atmış durumdayız.

 

Paylaş :=)

Yorumlar (7)

  1. Yanıtla
    SlingoMOM :

    Ayça,
    Fotoğraflar harika görünüyor. Hele en sonuncu Crocs’lara bayıldım.
    İnsanoğlunun doğaya verdiği zararla ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum.

    Size iyi tatiller.
    Sevgiler,

    • Yanıtla
      Ayça Oğuş :

      :)) bugün esas tatil başlıyor bakalım fotoğraf çekecek miyim daha .. elimi bile sürmüyorum makineye 😛

  2. Yanıtla
    Bahar ve kızısı Yağmur :

    küçükken kaldığımız kampta babam-annem çıkarırdı midye’yi, nasıl severdim 🙂
    birde o dediğim doğum varya, yarın sabah. Nasıl olacak bilmiyorum 🙂 çok heyecanlıyım 😳

    • Yanıtla
      Ayça Oğuş :

      nasıl oldu ? 🙂 güzel geçti mi ?

      • Yanıtla
        Bahar ve kızısı Yağmur :

        anne-bebek fotoğraflamak gerçekten güzelmiş.. heyecan doruktaydı. İlk’ini atlattım gerisi gelirmi bilmem ama, harikaydı 🙂 sağol, sayende 😉

  3. Yanıtla
    Bahar :

    Gelibolu’ya uğramadan tatil olur mu hiç :))
    Umarım devamı daha da iyi geçer.

    Sevgiler

    Bahar

  4. Yanıtla
    Zeynep :

    Ayça’cığım,resimler çok güzel.Hepsi ayrı hisler uyandırdı içimde…Denizde baba oğul ve su kıpırtılarının ışığı,gölgesi…sonra midyelerin tabaktaki muthiş ışıltısı…çocuklumda sac üzreinde ayaküstü yediğimiz midyeler…üç çift değişik ebat ve renkteki terlik ve onların bütünlüğü…Bayıldım.Tatil sonrası işe yumuşak geçiş esnası hoş oldu benim için. Sevgiler…

Leave a Reply to Ayça Oğuş cevap vermekten vazgeç